Rüştü ölmüş... Demek ben artık, Rüştü gelirse; şöyle yaparız, böyle yaparız, diye hülyalara dalamayacağım. Demek artık, bir zamanlar baş başa tasarladığımız yarına ait o güzel projelerden hiçbiri tahakkuk etmeyecek. Demek artık bu şehrin caddelerinde dolaştığımız ve yeni yazdığımız şiirleri birbirimize okumak için deliler gibi sokaklara düştüğümüz günler, bulutu bulut, ağacı ağaç, denizi deniz olarak seyrettiğimiz saatler, sırf şiirden bahsederek sabahladığımız geceler birer hatıra oldu.
Rüştü ölmüş... Ve ben daha şimdiden insanları yorulmadan sokakları yorulan bu küçük şehirde yalnızlığımı hissetmeye başladım.
Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan
Söyleme sakın söyleme güneşli gün
Aylardan beri sokakları
Sokakları ve insanları
Demir parmaklıklı pencereden
Seyreden o delikanlıya
Baharın geldiğini
Sakın söyleme
Hiçbir şeyi düşünmemeli uzun uzun
Biliyorum ağacı
Ağaç olarak seyretmeli
Lakin elimden gelmiyor bir türlü
Ne yapalım
İnsan yaratılmışım çünkü
Sırası gelmiş
Ağlamışım
Gülmüşüm sırasında
Parasız kalmışım
Aç kalmışım sonra
Artık nereye gitsem
Hatıralar peşimde
Bilmelisiniz ki insan kardeşlerim
Deniz denilen bir şey vardır yeryüzünde
Ve gökyüzü mavidir ekseriye
Sonra aklınızda bulunsun
Ne olur ne olmaz
Aklınızda bulunsun
Yalnız yaşamak için geldik bu dünyaya
Başka hiçbir şey için değil
Mesut olabilmemiz içindir
Ne varsa bu dünyada
Gökyüzünden tutun da
Ağaçların meyvesine
Hatta gölgesine varıncaya kadar
Ne varsa bu dünyada
Mesut olabilmemiz içindir
Aklınızda bulunsun
Ben
Rivayete göre
Allah'ın talihsiz kulu
Ben
Üsküdarlı Şükriye hanımın
Ortanca oğlu
Ve yirminci yüzyılın
Eli ayağı bağlı
Zavallı şairi
Muzaffer Tayyip Uslu
Ama sonbahar bizi hazırladığı halde, bir şeylerin düşüp, uçup gittikleri, her şeyin değiştiğini ( daha çirkin veya daha güzel olmaları başka mesele ) anlattığı halde kışın gelişi, gene bizi şaşırtır.