Arthur Schopenhauer
Schopenhauer, istenç tarafından tasarımların ortaya çıkması (shining) yani istencin nesneleştiği zaman-mekandaki nedensellik zinciri içinde olduğunu söyler. Kör istencin açıklamasından sonra, Schopenhauer istençlerden nasıl kurtulmamız gerektiğini sorunsallaştırır. Zira, istenç kördür, istencin etik amacı olamaz, istencin amacı sadece yaşamak, güç ve genişlemekten ibarettir. İstenç, bir canavardır. Bu haliyle, İstenç etkisiyle yapılan eylem, davranış ve yönelmede insan asla özgür olamaz. Schopenhauer istencin ne olduğu, nasıl tezahür ettiğini ve istencin etkisindeki nedensellikle çalışan tasarım dünyasında asla bir moralitat'ın olamayacağını da açıklamıştır. İsteme ve Tasarım Olarak Dünya adlı eserinin, İstencin Olumsuzlanması bölümünden önce, kendisini bir karamsarlığa götürür. Bu karamsarlık, istencin olumsuzlanması bölümüne kadar okuyucuyu da bir çözümsüzlüğün ve bedbaht olmuş olmanın içerisinde tutar. Bu döngünün içinde, mutsuzluk hat safhaya çıkar, kişi resmen kendini, etrafını çevreleyen tasarım dünyasına tek düze şekilde bakar. Artık onun için istenç, ister evrendeki Karadelik olsun, ister bir kedinin yemek yemesi olsun isterse de cinsel haz içindeki deneyimleri olsun, artık kişi kendini, dolaysız nesne olan bedenini ve etrafındaki nesneleri aynı düzlemde isteme derecesi farklı olsun aynı anlamda görür.
Asla bir ahlakın olamayacağını söyler demişsiniz ancak kitabın son kısmında ahlakın temelinden bahsediyor. Bu kitapta çok da değinmese de ipuçlarını adalet ve merhamet tartışmalarından çıkartabiliyoruz.
Amar harika bir tartışma olduğunu düşünüyorum, belirttiğim gibi, bildiğimiz ahlak, tasarımlar dünyasında nedenselliğin belirlediği "kendini özgür sanmak" halinde "schein" görüngü haline gelmektir. Bizler ulu ve yaratıcı insanlar değilsek schopenhauer akıllı insan bağdaşımında bizi kafa karışıklığıyla bırakır gibi görünür, haliyle de Nietzsche bu boşluktan başlar. İyi günler diliyorum🙏