Cinayetin nedeni aşk değil,insan. Evet belli ki Mazlum, Leyla'yı sevmiş ama yeterince sevmemiş. Yeterince seven insan, aşık olduğu kişiyi öldürmez. Aşık fedakâr olmak zorundadır. Her âşık da öyle söyler zaten. Senin için ölürüm der, senin için yapamayacağım şey yoktur der. Der de der işte. Ama âşık olduğumuz insanı öldürdüğümüzde onun için değil, kendi öfkemizi yatıştırmak için elimizi kana bularız. Kendi duygularımızı tatmin etmek için. Bunun adı bencilliktir. Korkunç bir bencillik. Vahşetin daniskası. Hayır, Nevzatçım, aşk öldürmez, eğitimsiz, bencil, ruhsal olarak gelişmemiş insan öldürür. Sorun aşkta değil, sorun nasıl seveceğini bilmeyen insanda. Bu vahşeti daha çok erkekler gerçekleştirdiği için, sorun nasıl seveceğini bilmeyen erkeklerde.
Öyle bir döneme denk geldik ki nesil olarak, acının her türlüsünü gördük, yaşadık. Ve bu maalesef bizi duygusuz, felaket anında adım adım ne yapması gerektiğini bilen, acıyı, üzüntüyü öteleyen insanlar hâline getirdi. Acının verdiği kızgınlıkla hesap sormaya kalksak karşılığında hesap sorduklarımızdan fırça yemeyi, hakarete uğramayı da normal karşılıyoruz artık. Kösele gibi oldu derimiz. Sesimizi çıkarınca bir şey olmayacağını bilerek kısa sürede kanıksar hale geldik her şeyi. Hep bir kırılmadan bahseder tarihçiler. Böyle dönemler bir kırılmayla biter, derler. Daha ne kırılması lazım acaba bu topraklarda insanların uyanması için ?
Kendini boşuna harcamış olur insan
Dilediğine erer de sevinç duymazsa.
Yıktığın hayat senin olsun daha iyi ,
Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.