Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Feride iltaş

Şiirler yazdım, kitaplar okudum Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum Derinlerde kaldım böyle bir zaman Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.
Reklam
Elbette umutsuzluğa düşerim bazen Elbette umutluyum her zaman.
Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet abi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gülümsedim o sıra, Bazen sevinirim, Sevinmek nedense hep 7 yaşında Ve ah.. dedim sonra, Ah!
Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını.
Reklam
Kimse bir başkası için kederlenmiyor. Birbirine ihtiyacı olanlar özenle uzak duruyor birbirinden.
Hüznün rengini sorsalardı, o çocuğun çatlamış bilyeler gibi damar damar gözlerini gösterirdim. Derinliğini, geldiği o yıkıcı uzaklıktan alan, aysız gecelerde ışıkları kesik evlerden siyah, bir yağmur öncesinin kasvetiyle bulanık, baktığı yere hançerler düşüren, avcılar elinde bir ceren ürkekliğinde, söylenmekten vazgeçilmiş sözlerden gücenik, dünyanın bütün güzlerinden çok yaprak döken, o ateşi için için süren iki yangın yerini....
Bir halkı yok etmenin en yanlış, belki de en doğru yolu çocuklar mı dersiniz?
Düşmanla, düşmanın sahasında ve onun silahıyla karşılaşmaya hazır mısınız? Değilseniz başka bir yol arayın. Aksi takdirde durmadan yenileceksiniz. Şimdi durmadan yenildiğiniz gibi.
Saf ve daleverasız bir su bulunabilse de onun üzerine eğilip yüzümüzü arayabilsek. O zaman nasıl eğri büğrü, hülyalı, ve aldatılmış olduğumuzu göreceğiz.
Reklam
İnsan beşikten mezara kadar uyanık olduğu tüm anlarda eğitimdedir.
Saygı, diğer kişinin olduğu gibi büyüyüp gelişmesine duyulan ilgi anlamına gelir.
Sevgi, kişinin bütünlüğünü koruması koşuluyla birleşmedir.
Demek yüzüstü düştün ha! Sırtüstü düşeceksin akıllandığın gün
Kaybolduğumuzu sandığımız yerde aslında kim olduğumuzu bulmaya başlarız.
Cinayetin nedeni aşk değil,insan. Evet belli ki Mazlum, Leyla'yı sevmiş ama yeterince sevmemiş. Yeterince seven insan, aşık olduğu kişiyi öldürmez. Aşık fedakâr olmak zorundadır. Her âşık da öyle söyler zaten. Senin için ölürüm der, senin için yapamayacağım şey yoktur der. Der de der işte. Ama âşık olduğumuz insanı öldürdüğümüzde onun için değil, kendi öfkemizi yatıştırmak için elimizi kana bularız. Kendi duygularımızı tatmin etmek için. Bunun adı bencilliktir. Korkunç bir bencillik. Vahşetin daniskası. Hayır, Nevzatçım, aşk öldürmez, eğitimsiz, bencil, ruhsal olarak gelişmemiş insan öldürür. Sorun aşkta değil, sorun nasıl seveceğini bilmeyen insanda. Bu vahşeti daha çok erkekler gerçekleştirdiği için, sorun nasıl seveceğini bilmeyen erkeklerde.
Reklam
Öyle bir döneme denk geldik ki nesil olarak, acının her türlüsünü gördük, yaşadık. Ve bu maalesef bizi duygusuz, felaket anında adım adım ne yapması gerektiğini bilen, acıyı, üzüntüyü öteleyen insanlar hâline getirdi. Acının verdiği kızgınlıkla hesap sormaya kalksak karşılığında hesap sorduklarımızdan fırça yemeyi, hakarete uğramayı da normal karşılıyoruz artık. Kösele gibi oldu derimiz. Sesimizi çıkarınca bir şey olmayacağını bilerek kısa sürede kanıksar hale geldik her şeyi. Hep bir kırılmadan bahseder tarihçiler. Böyle dönemler bir kırılmayla biter, derler. Daha ne kırılması lazım acaba bu topraklarda insanların uyanması için ?
Kendini boşuna harcamış olur insan Dilediğine erer de sevinç duymazsa. Yıktığın hayat senin olsun daha iyi , Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.