Ölümü sığdıramaz,
Akıl daracık koğuk.
Ölemez, çıldıramaz,
Ağlarlar boğuk boğuk.
İlaç yarım şişede,
Koltuk mahzun, köşede,
Ev halkı telaşede,
Ölü yerde sopsoğuk.
Yön yön sarılmışım ne yana baksam;
Sarılan olur da saran olmaz mı?
Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam;
Geçip de aynaya, soran olmaz mı?
Bir parçacığım ben, bütüne hasret;
Zaman döne dursun, o güne hasret;
Ruhumsa zamanın üstüne hasret;
Ebediyet boyu bir an... Olmaz mı?
Gittiğin yerlere geri döndüğünde, bıraktıklarını bulamamak yaşamın akşamı gibidir. Anıların hayalde süren gezintisini hükmeder ona. Hayat ise hatıralardan beslenen hüzündür artık.
Kul ne zaman bir ayetin alanına girdi, ne zaman ki bir ayetle gönül bağı kurdu, ne zaman ki bir ayet gönül dünyasında karşılık buldu o ayet o kişiye o zaman iner. Yoksa ayetler bir kez inip bitmiş değildir. Her olayda, her zaman ve mekanda sürekli iner durur.
Ya Rabbi! Feryadım, figanım ve isyanım taze açmış bahar goncası çağımı hazana çevirmeden bir el ver. Ver ki umudun göğsünde ayet ayet söndüğü gönlüm, bu harabe içindeki hazineyi keşfetsin.