Türkiye’de sınıflar arasında çok uçurum vardı ama eğlence kültürü bir fabrikanın patronuyla işçisini, bir generalle şoförünü, holding sahibiyle dilenciyi birleştiriyordu. Zenginlik vardı bu ülkede ama elit zevk ve birikim yoktu.
Güneş sanki insanları gerçeğe çağıran bir haberciymiş gibi, karanlıkta çok akla yakın ve uygulanabilir gelen şeylerin birer deli saçması olduğunu insanın yüzüne vuruveriyordu.
Her devrin laboratuvar faresi diyorum böylelerine. Onlar için önemli olan labirentten çıkmak değil, deneyi yapanların herhangi bir köşe başına bıraktığı peynire ulaşmaktı.