Bazen bir sevgili için her şey bırakılır yüzbaşım. İnsan bir öfke anında arkadaşını, bir buhran dakikasında kendisini öldürebildiği gibi, aşk denen hastalığın şiddetlendiği bir sırada da istikbalini, halini, mazisini, her şeyini feda edebilir.
“Yeryüzünde bana böyle tertemiz bir sevgiliye bağlı olan tek varlık sensin. Ruhumdaki yaraları bu güzel merhemle sarıyorum ben. Jane: senin sevgine inanıyorum.”
İnsan yaradılışı kusurludur. En parlak yıldızların bile üzerinde lekeler vardır. Miss Scatcherd’inki gibi gözler yıldızların parladığını görmezler de ancak bu ufak tefek lekeleri seçerler.
“Ne mutluluk ne de acı duy onun uğruna. Sana göre değil o. Sen kendine göre kişiler ara bul. Gölünün, canının bütün gücüyle hissettiği bir aşkı böyle bir armağanı istemeyen, değerini bilmeyecek birine verme... Onurlu ol!”
“Sen yürekli bir küçüksün Sivrisinek.” dedi
Ona acı bir gülümsemeyle baktım, ama bu acının ötesinde çok daha önemli bir şey keşfetmiştim: Portekizli, yeryüzünde en sevdiğim insan olmuştu.
“Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones’un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek.”
“ İnsan başkalarına yardım ettiği, başkalarını sevdiği kadar yükselir. Dünyada hayatın tek bir manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek.”
Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku. Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitapları severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz.