"İnsanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak, bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu."
Zülfü Livaneli'nin okuduğum her kitabında toplumun kanayan bir yarasına parmak bastığını görmüş biri olarak, bu kitapta o konuda biraz hayal kırıklığına uğradım. Konu biraz basit ve yavan kalmıştı fakat yine de olay örgüsü ve karakterler beni etkiledi diyebilirim. Livaneli'nin kitabı yazma fikrinin çıkış noktasını anlattığı ilk iki sayfada yer verilen metni okurken birebir gözümde canlandırdım. O kadar güzeldi ki .. Tasvirleri, betimlemeleri derken kendimi o vapurda o insanların arasında hissettim .. :) Tabi bu metin romandan bağımsız yazılmış onu da belirteyim. Tekrar kitaba gelecek olursak genel itibari ile beğendiğim bir okuma oldu, zaten kitabı çapraz okuma yaptığım hafta uyku kitabı olarak seçmiştim hiç zorlanmadan ve keyif alarak okudum. Hikaye Boğaziçi'nin güzel yalılarından birinde oturan eski bir Osmanlı paşasının torunu Leyla Hanım'ın evini zengin bir bankacının devralması ve Leyla Hanım'ı kapı dışarı etmesi ile başlıyor.. Leyla Hanım birdenbire kendisini İstanbul'un kanı hızlı akan Cihangir semtinde, çocukluğunu bildiği Yusuf'un ve isyankar kız arkadaşı Roxy'nin yanında buluyor ve hayatın kendine yabancı olan başka bir boyutuna adım atıyor.. Dili akıcı, okuması kolay bir kitaptı. Okuyacak olan herkese şimdiden keyifli okumalar :)