Uzmanlaşma heyecan duyma ve bir şeyler kesfetme duygusunu da öldürür ki bunların her ikisi de bir entellektüelde mutlaka bulunması gereken duygulardır.
Entelektüelin temsil ettiği şey heykelimsi bir put değil bireysel bir iş bir enerji kendi dili ve toplumu içinde bir dizi meseleyi bir taraf alarak net ve açık bir biçimde kendisine dert edinen inatçı bir güçtür ki bu meselelerin hepsi de son kertede aydınlanma ve özgürleşme ile yani özgürlükle bağlantılıdır
İşin özü entelektüel ne salt yumuşak yüzlü bir teknisyen olup çıkacak denli tartışma ve huzursuzluk çıkarmaktan kaçınan biri olmalıdır ne de tüm zamanını lanetlik yapmakta haklı ama sözünü kimse kulak vermeyen bir "Casandrtf" olmaya çalışarak geçirmelidir
Bir entelektüelin çevresi kendisine benzer entelektüellerden oluşan bir grubun ötesine genişlediği zaman bir diğer deyişle tartışma ve yargıda bulunma konusunda entelektüellere duyulan bağımlılığın yerini bir izleyici kitlesini ya da bir işvereni memnun etme kaygısı aldığı zaman entelektüelin yaptığı işte verdiği uğraşta bir şeyler yürürlükten kalkmazsa bile kesinlikle ketlenmiş olur
Aynı zamanda kendini hiçbir zaman evinde hissetmeyen etrafına hiçbir zaman uyum sağlayamayan; geçmişe yatistirilamaz bir acıyla, bugüne ve geleceğe ise buruklukla bakan biri sürekli toplumdışı olan biri olmak anlamına da geliyordu sürgün
Sadece gerçekleştirmesi zorunlu bir amaç olan sömürgecilikten kurtulmak için mi savaşıyoruz. Yoksa son beyaz poliste çekip gittiğinde ne yapacağımızı mı düşünüyoruz?
Çömelmiş beyaz şekle yeniden baktım ve birdenbire yolculuğumun deli cesareti bütünüyle düştü aklıma. o sis perdesi büsbütün çekildiğinde neler ortaya çıkabilirdi? insanlığın başına neler gelmişti? ya zulüm ortak bir tutku olmuşsa ya bu arada ırk gelişip insanlığını kaybetmiş ve insanlık dışı merhametsiz ve karşı konulmaz derecede güçlü bir yaratık haline gelmişse? ben eski dünyanın vahşi bir hayvanı gibi algılanabilirdim hem de halk tarafından en korkuncu en iğrenci diye bilineni vakit kaybetmeden katledilecek mundar bir mahluk
Aslına bakarsak Doğal Seçilim bizi önceki zamanlara kıyasla çok daha acımasız bir şekilde kız kıvrak yakalıyor... yüreğimizin derinliklerinde hepimizin keşke böyle olmasaydı diye hayıflanıyoruz hepimiz ölümden de ölümün bu yaptığı işten de nefret ediyoruz. ne var ki bilimin görevi insanlara cesaret vermek değil hakikati anlatmaktır... yeni yaşam biçimleri yontan ve bilimin geldiği noktadan görebildiğimiz kadarıyla bunu ezelden beri yapan ve yapacak olan heykeltıraşların adları acı ve ölümdür
İnsan hayatı evrenin akışı içindeki bir girdap gibi yanıltıcı bir şekilde sakindir bilimse insanın karanlığa yaptığı bir kibrittir ve kibritin ateşi karanlığın sandığımızdan daha da karanlık olduğunu gösterir