Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gülşen Birinci

Gülşen Birinci
@Gulumseee
225 moderatör puanı
4.072 kütüphaneci puanı
1841 okur puanı
Şubat 2018 tarihinde katıldı
724 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
“Disconnectus erectus” Düşüyoruz yüksek bir yerden, hayat dediğimiz romanın içine. Tutunacak bir dal yok kayalıklarda. Her yere koşup yetişemeyen Selim gibi. Koşuyor, koşuyor yoruluyoruz. Tutunanlar anlayamaz bizi. Sahte bir yaşamla yetinenler hiç… Ülkemizde olan her değerli şeyin başına gelen gibi, yazıldığı dönemde anlaşılamamış fakat sonra
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,5bin okunma
Reklam
88 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Alplerde bir otelin lobisindeyiz. İnsan ruhundaki gizli ve açık korkuları, endişeleri ve çelişkileri anlatmada usta bir yazar Zweig davet etti bizi! 11. Zweig kitabında beni neler bekliyor diye görmek için etrafa göz atıyorum. Bugüne yazdığı bütün kahramanlar içerde. Kimi endişeli, kimi gergin, kimi bir şeyler saklıyor gibi. Yazar hepsini
Yakıcı Sır
Yakıcı SırStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202041,9bin okunma
632 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
Oblomovluk Gonçarov'dan miras bize :) Hiçbir şey yapmadan duruyorsak bir sebebi var. Düşünüyoruz burada! Plansız hareket edersek olumsuz sonuçları olabilir. Planları bitirdiğimde ilk iş olarak yataktan çıkmayı düşünüyorum. Sıradan insanlar gibi öyle elimi kolumu saklayarak çıkamam yataktan, bir felsefem var benim! Tembel olsanız da bir felsefeniz olsun en azından. İçinizden hiçbir iş yapmak gelmiyorsa, yatağınızda çıkmadan planlar kurun hayal dünyanızda, kusursuz planlar, detaylı planlar ... Daha sonra yaparsınız, şartlar müsait olunca, o da olursa tabi. Hemen olmasa bile en uygun zamanı kollamalısınız. Bu işler aceleye gelmez! İşler bekleyebilir, bir düğmesine basarak hayatı durdurabilirsiniz. İstediğiniz zaman kaldığınız yerden devam edersiniz :) Her zaman bir Stolts vardır nasılsa sizi toparlayıp kendinize getirecek, yarım kalan işler için size yol gösterecek. Öyle mi sanıyorsunuz, sanmayın .... Kitaplar bile yarım bıraktığınızda beklemez sizi, içini açmaz, belki kapağını bile ... Kütüphanede durur öylece... Hayat durmaz oysa. Oblomovluğun lüzumu yok! Oblomov ve ondan daha tembel uşağı Zahar, Rusya’yı; Oblomov’un her durumda yardıma koşan dostu Ştoltz disipliniyle Avrupa’yı temsil etmektedir. Oblomovu dehşet içinde tekrar ve tekrar okuyorum," diyerek bu klasik hakkında övgü dolu ifadeler kullananan Tolstoy'a kulak vererek, Rus toplumu ve üzerindeki ölü toprağını Gonçarov'dan okumanızı öneriyorum
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,1bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
200 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Yazar ile tanısma kitabım oldu Bakele . İlk okuduğum yazar ve beğendiğim kitap oldu 34 öyküden oluşuyor öykuler genellıkle ikişer sayfalık tadımlık, hüzün, mutluluk, hayal kırıklığı, aşk gibi bir sürü duygu barındırıyor . Ama ben en çok kitaba ismini veren Bakele öyküsünü sevdim. Orada dedenin eşine olan kusursuz aşkı, karakterin babası ve annesi arasında böyle bir sevginin olmamasını inceden inceye eleştirmesi ustaca kurgulanmış detaylardı. Sade dili ve okuru içine çeken sımsıcak öyküleriyle Sezgin Kaymaz ve Bakele'yi kesinlikle tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar... #alıntı "Dede?..." dedim, "Bakele ne demek?" Anlattı. "Canım" demekmiş. Ve "Aşkım" ve "Bir Tanem" ve "Her Şeyim" ve "Ömrümün Vârı" ve "Gözümün Nûru" ve "Kalbim" ve daha yüz binlerce güzel söz, ses demekmiş. İlk "Canım" demek istediğinde ar etmiş dedem, "Hanım dese "malım" demiş gibi olur diye korkmuş, "Vesile" dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onun içini, yüreğini, sevdasını fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. "Baksana" dese olmaz, "Bak hele..." demiş, devamını getirebilecekmiş gibi. Bakele dönüp bakmış. Dedem bütün söyleyeceklerini unutmuş, öylece kalmış. Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, "Anladım İbrahim..." demiş. "Anladım... Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini."
Bakele
BakeleSezgin Kaymaz · April Yayıncılık · 20171,410 okunma
72 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
22 saatte okudu
Sevilmeden büyüyen bir kadının içindeki boşluk dolar mı yuvasını kurduğunda? Bir boşluğun üstüne boşluk koyduğumuzda kapanır mı yaramız? Koşmaktan yorulursa ruhunda eksik kalan yanlarını düşünmeye vakti kalmaz belki. Hiçbir şeye yetişemez tam anlamıyla. Yemek yap, çocuk ağlıyor, işe git, ev işi, uğraş bir sürü. Her birinde ayrı maskeler, her
Otopsi
OtopsiÖzge Lena · Can Yayınları · 2018431 okunma
Reklam
80 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
34 saatte okudu
Korkunuz var mı sizin? Durdukça büyüyen, durdukça dağlar kadar… Bir ağacın içini oyan kurt gibi, görünmeyen ve büyük, Sadece sesini duyduğunuz derinden…
Korku
KorkuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2022102,7bin okunma
50 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Savaş karşıtlığıyla bilinen Zweig, bu kitabında vatan sevgisi ve eşi arasında kalışını Ressam Ferdinand üzerinden anlatıyor bize. Tıpkı kendisi gibi ressamın da içi içini yiyor beklediği evrak gelene kadar. Beklenen nedir ki, özgürlük mü, esaret mi, bir adı var mı böyle gidişin? Resmi evrak dediğimiz savaşa çağıran bir emirse anlamı kalır mı eşe
Mecburiyet
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202161,7bin okunma
204 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
------- "Ey gül! Güzel ben miyim? Sen misin? Ey bülbül! Öten ben miyim? Sen misin?" Aynalı baba rehberliğinde bir yolculuk yaptık birlikte… Hayalin derinliklerinde hakikat ve saadetti peşine düştüğümüz. Aklı, kendini beğenenlere bırakıp, bir kahve içimi mesafede nice alemler gezdik. Rehberimiz bir deliydi, aklın paylaşılamadığı bir dünyada, belki de deli kisvesinde bir veli… Herkesin aklı kendine yeterken bir delinin peşine takılmak çok akıllıca değil. Peki insanlar bu kadar aklı sever de zararsız delilere neden ilgi duyar! Artık bilgi çağındayız oysa, hepimiz biliyoruz sanırken her şeyi, Kahramanımız hepsini unutturur bize çünkü. "İnsanın yegane marifeti bir şey bilmediğini itirafıdır," diyerek… Filibeli Ahmet Hilmi 'nin modern bir romanın sahip olması gereken bütün özellikleri taşıyan Osmanlı Türk romanı olarak kaleme aldığı bu kitap, hem felsefi derinliği olan, hem de kurgu ve anlatım olarak okuma zevki yüksek bir eserdi… Raci ve Aynalı Babayla birlikte bu masalsı yolculuğa davet ediyoruz herkesi, hem de bir kahve içimi kadar sadece… Ney sesi ve kahvenin tadı kalsın aklınızda diye…
A’mâk-ı Hayal
A’mâk-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202116,7bin okunma
344 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Bir hikayemiz var size Nazan Bekiroğlu’ndan, Şiir gibi bir dille yazılmış, sıcacık bir hikaye. Okurken sınırlarımızı bilelim ama mutlaka! Karayemişin ötesine geçmek yok! Bir Mücella öyküsü değil sadece heybemizde olan, Hayat bir şerit gibi akarken gözümüzün önünde duran… Pencere’den bizi izleyen Mücella değil. Her an, her dakika değişirken dünya, nasıl bir şey seyirci kalmak? Elektrik bile gelmişse hatta, nasıl oluyor da dokunmuyor, kendi karanlığına gömülmüş Mücella’ya? Öyle mi? Sınırları çizilen sadece o mu, doğar doğmaz sınırları işaretlenen, Kaf dağı gibi görünen karayemişin ötesine kadar… Belki de, Mücella’nın dünyayı seyrettiği pencereden, “Bir parantez açılmış sadece” “Elimizde bir eski zaman aynası” Kulak verelim isterseniz Mücella’ya Nazlıgül’e ne söylüyor bakalım: “Rüya olduk Nazlıgül, masal olduk, anlatanımız yok” Artık Mücella’nın öyküsü yazılmamış değil… Sizinki yazılmayan! Karayemişin ötesinde ne var? Merak etmiyor musunuz?
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202110bin okunma
200 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Bugün Hindistan milli marşının yazarıyla seslenmek istiyorum size. Şiirlerini okuduğunuz zaman kulağınıza lirik bir melodi geliyorsa, hem de abartılmamış bir duyguyla peşinden sürüklüyorsa sizi, bu uzaklarda yaşamış derin bir şairin sesidir. "İstediğin kadar lambayı söndür, senin karanlığını da tanır ve severim." diyen bir şairdir bu. Geceye, karanlığa ve sevgiliye dair en güzel dizelerle seslenir bize. Bu tatlı melodiye kulaklarınız alıştığında bütün şiirlerde bu sesi aramaya başlarsınız. Eşinden ilham alarak yazdığı" Bahçıvan " eserinden sonra" Meyve Zamanı ile sesleniyor bu defa Rabindranath Tagore. Eşi ve çocuklarını kaybettikten sonra derin bir felsefe ve tefekkür içinde yazılmış 86 şiiri bir meyve sepetiyle sunuyor bize. Bahçıvanda sevgiyi ve sevgiliyi en güzel dizelerle anlatırken, bu sepetteki şiirler tefekküre, özleme ve sessizliğe çağıracak sizi. Hangi sepetten alırsanız alın, yediğiniz meyvede çok uzaklardan gelen bir melodiyi duyacak ve özleyeceksiniz. Özlemek zor, bilin istedim…
Meyve Zamanı
Meyve ZamanıRabindranath Tagore · Kırkambar Yayınları · 201046 okunma
Reklam
382 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
42 günde okudu
"Hayat yürüyor Hayri Bey… Siz kelimelerle zehirlenin durun…"  Sık sık bakar mısınız saatinize?  Zaman çabuk mu geçiyor yoksa durur mu?  Saatleri ayarlamak için bir enstitüye ve büyük bir teşkilata ihtiyaç var mıdır?  Saçmalık değil mi bu?  Değil. Çünkü Tanpınar yazdığında gerçeklik size ayak bağı olmaktan çıkar. Bergson ve Valery'nin izinde zaman kavramını sorgulamaya başlarsınız. Odanızdaki bir duvar saati gibi kurgunun dünyası gerçeğin ötesinde durur. Siz de bir şarkı eşliğinde o saate bakarak bambaşka dünyalarda gezersiniz…  Anlatımdaki ustalık ve ironik dil tatlı bir tebessümle okutur size hikayesini.  Artık gerçekle masal arasında bir fark kalmaz.Sadece usta bir roman kalır belleğinize kazınan…  Yapılan işin önemli olup olmadığının, hatta var olup olmadığı da bir önemi kalmaz.  Hem iş dediğimiz nedir ki?  "İşler bizden sonra dünyaya gelmişlerdir. İşleri onları görecek adamlar icat eder. Biz de bunu icat ettik."  Oturup olmayan bir enstitü için yazılan bir romana inceleme yazmak da bir iş değil mi?  Biz de bunu icat ettik. Keyifle okunsun diye tavsiye etmek için.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201541,5bin okunma
344 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
"En katıksız düşlerimizin kaynağı, deneyimimizin kaynağıyla aynıdır." Orijinal adı "The Star Rover" olan Jack London'un en başarılı romanlarından olan Yıldız Gezgini, 1915 yılında yayımlanmıştır. Özgün bir yaratı olan bu romanın esin kaynağı Jack London'un San Quentin'de beş yılını geçiren arkadaşı Ed Morell olmuştur. Çekilen acıların, yaşanılan işkencelerin etkisinden kurtulabilmek için zihinsel bir yolculuğa çıkıyor. Yaşamının farklı zamanlarını düşünerek hapishanede yaşadığı zor zamanlardan kurtulmaya çalışıyor. London burada "yeniden doğuş" üzerine yoğunlaşır. Aynı zamanda yapılan zulme dikkat çekerek onları gözler önüne sermeye çalışır. Jack London'un bütün kitapları gibi bu kitabı da hem akıcı hem de düşündürmeyi ihmal etmiyor. Okunması gereken bir yazar. London'un bu en özgün yapıtında korkunç işkencelerden kaçmak için geliştirdiği zihinsel taktiklere şahit olmak isterseniz sizi de bu astral seyahate bekleriz efendim. Kendi iç dünyanızda kaçmak istediğiniz, sizi sıkan işkenceler varsa, belki bir yol açar sizlere... "İnsan en tuhafıydı yaratılanların; doymak bilmez, hoşnut kalmaz, Tanrı'yla ya da kendiyle asla barışık olmayan, günlerini huzursuzluk ve boş gayretlerle geçiren, geceleri kasıtlı ve yanlış arzuların nafile düşleriyle dolu."
Yıldız Gezgini
Yıldız GezginiJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20146,8bin okunma
141 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Doğum tarihi: 25 Şubat 1907, Eğridere, Bulgaristan Ölüm tarihi ve yeri: 2 Nisan 1948, Kırklareli Sırça Köşk Sebahattin Ali'nin öykü dünyasında 13 hikaye, 4 masala sıcacık bir yolculuğa çıkıyoruz.  Hem öykülerin konu olarak seçimi, hem anlatım tarzındaki doğal ve akıcı üslup olarak bu hikayeler tanıdık gelecek sizlere.  Aynı zamanda edebi açıdan bir öykü nasıl olmalıdır, bize ne anlatır sorusunun cevabını kurgudaki ustalığıyla gösterir bu kitapta.  Tıpkı romanlarında olduğu gibi bu kısa öyküler de de final yönüyle farklı olduğunu hissettirir sizlere.  Sebahattin Ali okuduğunuz zaman, hikaye beklenmedik bir yere doğru giderek sizi şaşırtabilir. Yazara güvenip takılın bence peşine.  Bir gemi dolusu portakalı denize döktükten sonra yevmiyesini alan bir denizci, eve giderken 10 tane portakal satın alıp götürerek hem gülümsetir, hem düşündürür sizi.  Neyi düşündürür?  Öykü olarak ders niteliğinde, bu sıcak ve akıcı hikayelerle  tanışmak için geç kalmamak gerektiğini.  Kitabın sonunda büyüklere 4 masalla yapar kapanışı. Masal dediğimiz sadece çocuklar için değil.  Büyükler için olursa masallar gerçek olur... Masal tadında bir akşam geçirmeniz dileğiyle... Keyifli okumalar. Etkinlik için teşekkürler
Havva Öztin Akarsu
Havva Öztin Akarsu
Sırça Köşk
Sırça KöşkSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202056,3bin okunma
196 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
36 saatte okudu
Duvar ve Adam
Aslında senaryoya çevrilmek üzere yazılan bu eser adeta bir “u” dönüşüyle kitaba çevrilmiş. Bence böylelikle iyi de olmuş. Romanın konusu bayağı bir zevkliydi. Oslo’da yasayan Yakamoz, iç dünyası karışık, şizofreni olup olmadığı belirsiz, adı konulamayacak kadar tuhaf bir dünya içinde hapsolmuş ve kendi düşüncelerini ifade ederken, anlattıkları
Duvar ve Adam
Duvar ve AdamSercan Leylek · Bilgi Yayınevi · 201995 okunma
102 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
Bütün Habersiz Dağlara! Dağ olduğundan habersiz, Fırtınalara karşı koruyacakken bizleri, Kendi dumanıyla, sisiyle meşgul dağlara! Gecenin en karanlığında sırtımızı dayayacakken yüceliğine, Bizi görmeyen dağlara! Ya da gördüğü halde dağlığına yakışmaz diye, töre diye mesafeli umarsızlığına! Sizin yüzük var mı parmağınızda. Yoksa siz de yakut bir
Habersiz Dağ
Habersiz DağEmine Bayındır · Şule Yayınları · 201834 okunma
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.