Benden önceki ve sonraki birçok kadın gibi, ben de hayatımı kılık değiştirmiş bir criatura olarak yaşadım. Benden önceki eş dostumun yaptığı gibi yüksek topuklarla çalım satarak yürüyüp sendeliyor ve kiliseye giderken elbise ve şapka giyiyorumdum. Ama muazzam kuyruğum çoğu zaman eteğimin altından çıkıyor, şapkamı gözlerime kadar indirmezsem kulaklarım seyiriyor ve bu durum kimi zaman odanın öteki ucundan bile görülüyordu.
Sen dünyayla kavga ederken araya girip kalbimi sakatladım,
Hayat kafa kola alıyordu seni, ben de tuttum onu sol gözünden patakladım.
Bir dereye baktım, derli toplu otlar yaktım, anladım,
Ben kafayı sana taktım bugün.
Zamanla hayat aynı yönde akmıyor, aksine birbirlerinin üstünden geçiyorlar. Zamanı durdurmanin bir yolu yok, ne zaman buna yeltensem şimdinin duvarlarına çarpıyorum.
Güzelliğini tarif edemem ama ela gözleri dudaklarına, kirpikleri de saçlarına hayrandı şüphesiz. Öyle ki, ben ona bakınca uzun kirpikleri bir tarak misali simsiyah saçlarını taramaya başladılar, nazikçe...
Yerliler Cortés'e neden İspanyolların altına böyle tutkun olduklarını sorduklarında ünlü fatih şöyle cevap verdi: "çünkü ben ve arkadaşlarım ancak altınla giderilebilecek bir kalp hastalığından muzdaribiz"
İlerde, alçak taş duvarın arkasında, beyaz mermerlerin, mezar taşlarının, servilerin karanlık ve sessiz kalabalığını gördüm. İyi adamların hepsi ölmüştü. İyi kadınlar ağlıyordu.
Büyümenin tek işareti sorumluluk almak değil. Anlamsız ama müthiş şeyleri yapmaya gerek duymamaya başladığın anda, mezarını da kazıyorsun.
"Şimdi önümüzden pamuk helvacı geçse üç tane değil, bir tane alırsın, öyle mi?"
"Daha beteri...içlerinde gıda boyası olduğunu düşünüp hiç almam."
Dış kabukla uğraşan ve içle uğraşmayı aklına bile getirmeyenlerin elinde, gerçek değerlerinden sapan dinler maalesef artık insanları uyandırmaya değil, uyutmaya alet olmaktadır.
Ve Tanrı aniden bir zihin aydınlanmasıyla yatağından fırladı. Anladı ki kendisini küçük ölçekli parçalar üzerinden yaratan her şey, aynı parçalar tarafından tüketiliyor.
Sahipsiz bulduğumuz her konuşmayı, her anıyı, her susuşu yalan yapıp içimize doldurduk. Aradığımız neydi bilmiyorum.Bu o kadar da önemli değildi. Sevimli, aşık, çekingen korkuluklar gibiydik. Gerçek denilen kötü kokulu kargaları kovuyorduk.
Hani bir kitap okusun da bir cümlenin altını çizersin ya, sinir olursun yazara senden önce davrandığı, senden çaldığı için seni, işte hep bunu hisseder oldum son zamanlarda...
"Salkım Söğüt'ü satmalısın Sayrun" dedi halam.
Bütün kelimeleri 's' harfiyle başlayan bir cümle kurmak rekor sayılır mı? Büyükler her gün bir sürü rekor kırıp bunları fark etmemek konusunda uzmandır. Akşama dek yüz milyon kez 'yapma' deme rekoru, ödevinizin başındamısınız diye kontrol etmek için iki dakikada bir odanıza dalma rekoru, aynı sebzeyi tek öğünde pek çok değişik şekle sokarak önünüze getirme rekoru.... :)
Babamın bahçesinde iki kafes var, birinde babamın Ninova çölünde yakaladığı bir aslan ve diğerinde ötmeyen bir serçe. Her gün şafak sökerken serçe aslana seslenir, " Günaydın size zindan kardeşim."