Elektrikli sandalyeyle ölüme mahkûm edilen bir cani, idam edileceği ana kadar geçen zamanını çoğu kez, nasıl yapsaydım yakayı ele vermekten kurtulabilirdim diye düşünüp taşınmakla geçirir: "Ah şu gözlüğü olay yerinde unutmasaydım!"
Bedensel cezalandırma, daha başka birtakım nedenlerden ötürü de istenilen etkiyi gösteremez. Suç işleyen pek çok kişi vardır ki yaşamlarına fazla değer vermezler.
Benim diye kibirlenme,
Bal yerine sem olursun.
'Ben'im diye böbürlenme,
Bir kısacık dem olursun.
Yakma yıkma gönülleri,
Derûnlarda gam olursun.
Hikmeti kendinden bilme,
Kör nefsine râm olursun.
Bulmaz isen Hak yolunu,
Silinmiş bir nâm olursun.
İstemem Rabbim... Derin okyanusların mercanlı su şehirlerinde gezmeyi, Çöllerde serbestçe salınan sahra çalılarıyla hoşbeş etmeyi, Meralarda şetaretle zıplayan oğlakları sevmeyi, Gündönümlerini bezeyen kutup ışıklarını izlemeyi, Akarsu vadilerinin serin şırıltılarında geçmişi yâd etmeyi, İstemem...
Bana senin yolunda,
Taş mihrap bir namazgâhta toprağa karışan etek uçları, Cami şadırvanında su içen bir martının akşamına denk düşen bir yakarış,
Kâbe'ye yüz sürmenin rüyasından sabaha uyandıran bir ezan sesi yeter.
Söz konusu çocukların yaşamın ödevleri karşısında başarısız kalmalarını gerektirecek hiçbir neden yoktur. Bize düşen, onların umutlarını yitirmelerine asla izin vermemektir
Toplumsallık yükümlülüğü diye bir şey bilmediği için, yeni tanıştığı oğlanlara doğal olarak dost gözüyle bakar, toplumu ise tümüyle düşman görür kendisine. Yeni tanıştığı oğlanlar kendisinden hoşlanır, o da kendini onların arasında rahat ve mutlu hisseder. Binlerce çocuk vardır ki suça yönelik oğlanların oluşturduğu haydut çetelerinin eline işte böyle bir yoldan düşer. Söz konusu çocukların karşısına ilerideki yaşamlarında da okuldaki aynı tutum ve davranışla çıktığımızda, bunu bizim kendilerine düşman, haydut arkadaşlarının ise dost kimseler olduğunun bir diğer kanıtı sayarlar.
Aramızdan hangi birimiz boyuna terslenip cezalandırıldığı bir yere karşı gönlünde sevgi besleyebilir? Böyle horlanıp cezalandırılan bir çocuk, yüreğindeki güven duygusunun en son kırıntısını da zamanla yitirir. Okuldaki çalışmalarını, öğretmenlerini ve sınıftaki arkadaşlarını önemsemez olur.
kimse "Başkaları beni kendi çıkarları için kullanıyor, onurumu ayaklar altına alıyor" gibi bir şeye inanırsa, bu inancını doğrulayacak yığınla kanıt bulur.
Haksız olduğunu söyleyip onunla tartışarak bu işi başaramayız. Suça yönelik kişi izlediği yolun doğruluğuna kesinlikle inanmış, yıllar yılı dünyaya kendi açısından bakmıştır.
Sorgulamasında şöyle der: "Karşımdakini öldürecek gibi bıçaklamış sayılmazdım ama yine de katil oldum. Biliyorum, celladın elinden kurtulamam. Ama adamın da öyle şahane giysileri vardı ki! Böyle giysilere hiçbir zaman sahip olamayacağımı biliyordum."