Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Hayata 1 Yorum
Hayata 1 Yorum
@Hayata1Yorum
"Mutlu İnsan Huzurlu Toplum" siyasetçilerin değil, sokakta birbirine tebessüm ederek yaşayanların eseri olacaktır
#Hayata1Yorum Bir Toplum Senfonisi, Bir Sosyal Etkinlik. Bir tepki, bir istek, bir haykırış.
Master
İstanbul
388 okur puanı
Haziran 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Bugün iki kişiden birinin övgüyle birinin söverek, hayata bakış açısını ve ideolojisinin temel fikrini oluşturan bir dönemi çok iyi bilmek gerekir...
Meşrutiyet ve Cumhurriyet fikrinin kurucu kimlikleri, o dönemin siyasi mantığı ve kişisel çıkarları - çatışmaları, imparatorluğun yapısal özellikleri bilinmeden, bugünün şartları ile tarihi olayları ve kişilikleri değerlendirmek ancak toplumsal çatışmalara sebeb olur.
Sultan Abdülaziz'in katledilmesi ve sonrasında gelişen olayları, o dönemde yaşayan ve olaylara etkisi görülen her kişinin, belgelere dayanarak detaylı tasviri ile, neden sonuç ilişkisi içerisinde gözler önüne seren güzel bir eser...
Özellikle roman anlatımı tarzında, akıcı ve sade bir dil kullanılması kitabı zevkle ve ilgiyle okumanızı sağlıyor...
Korkmayın kitaplardan. Tarafınız ne olursa olsun, dinden, felsefeden, ideolojilerden korkmayın.
Hele hele birileri kötüledigi hatta yasakladığı için, öcü gibi kaçmayın..
Belki de, çok farklı bir bakış açısı kazanacaksınız. Belki de değerli bir fikri gizleyenler, karalayanlar hata yapmıştır.
Said Nursi hakkında kulaktan dolma bir bilgiye sahipseniz, sade bir dille ve abartısız olarak okuyabileceginiz güzel bir kitap...
Özellikle, din dendiğinde köşe bucak kaçan, etraflarında gördükleri her sakallı ve tesbihli ile bu dini yargılayıp, çağdışı ve yobazlık damgasını vurmaktan çekinmeyen modern görünümlü ama bilinci kapalı insancıklar için özellikle tavsiye edilir...
Bu kitabı ne Cumhuriyet dönemi resmi tarih anlayışının bakışı ile ne de Cumhuriyet döneminin eleştirisine bir kanıt olması amacıyla okumalıyız. Tarihî gerçeklikleri kabul ettiğimizde, geçmişimiz ve bugünümüz de barışmış olacaktır...
Siyasiyelerin pek işine gelmese de, tarihimizi ve kültürümüzü iyi ve kötü yönleriyle bir bütün olarak kabullenip sahiplenme zamanı...
Okur Takip Önerileri
Bir kitabı daha okurken, ilk bölümünü henüz bitirmiş iken, hakkında bir şeyler yazma ihtiyacı duymuş olmak; Bu demektir ki, bu kitabı yavaş yavaş sindirerek ve gerekirse bir daha bir daha okumalıyım....
Meşrutiyet hakkında yazılan ilk bölümü okuduğumda, bugüne kadar hiç bir yazarda okumadığım bir değerlendirme ile karşılaştım. Ve maalesef ülkemizde yazılanların çoğunun taraflı ve kurgulanarak yazıldığını bir kez daha görmek beni çok fazla üzüyor.
Tarihî kişiliklerin yazdıklarında, çoğunlukla dönemlerinde yaşananlar anlatılırken daha çok bir savunma niteliğinde anlatım söz konusudur. Gerçekçi bir tahlil göremeyiz. Said Halim Paşa, sadece "Meşrutiyet" bölümünde yazdıkları ile bile tam bir on puanı hak ediyor...
Her insan, mevcut yaşamı ve düşünceleri arasında iki farklı hayatı yaşar.
Nedir, olayları ve hayatı yönlendiren ve neden farklıdır istenenle gidilen yollar birbirinden.
İşte, yine duyguların sorgulandığı, insanın hayatla ilgili içsel mücadelesini çok güzel bir hikaye ile ortaya seren bu kitap için yazılacak kelimeler pek bir şey ifade etmeyecektir.
Çünkü hikaye kısmı ne kadar sade ve bir kaç basit olaydan ibaret olsa da, duygu ve psikoloji yönünden ortaya koyduğu kişilik tahlilleri çok detaylı ve o derece de anlamlı. Her insan bu tahlillerde kendisi için de bir sorgulama yapma ihtiyacı mutlaka hissedecektir.
Bir kitap düşünün; yaşam, tarih, siyaset, edebiyat, din, felsefe, kültür, uygarlık.. hakkında aklınıza takılan her soruya, bugüne kadar okumadığınız bambaşka bir bakış açısı ve anlayışla size cevaplar sunuyor.
İlkçağ insanından bugüne, hatta geleceğin dünyasında var olmanın insani boyutları, toplum yaratma serüvenleri felsefenin ve sosyolojinin sınırlarını aşarak bir hikaye tadında sunuluyor...
İslâm konulu bir kitapta; bu derece felsefe, tarih, sosyoloji, psikoloji, sanat, edebiyat, siyaset içerikleri ve literatürü gördüğüm, başka bir kitap hatırlamıyorum.
Fikir ve ideolojinin ne olursa olsun, "İnsan" kavramı sizin için merak uyandırıyorsa mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Bugün, Osmanlı hakkında ve Cumhuriyet dönemi ile ilgili, binlerce kitap yazılmıştır. Fakat bunların çoğunda yüzeysel bilgiler, taraflı bir ele alış, sebeb-sonuç ilişkileri olmadan bir anlatım mevcuttur.
İdeolojik bir bakış açısı ile; ya tamamen övmek ve kutsallastirmak veya eleştirerek antitezleri desteklemek amacıyla yazılmış ve bu anlayışla okunan kitaplarla herkeste farklı bir tarih bilinci oluşmuş durumda şu an ülkemizde.
Bernard Lewis, bu kitabında olaylar ve kişiler üzerinde verdiği bilgilerden ziyade; detaylı kişilik tasvirleri, o dönemde konuyla ilgili yazılanlardan verdiği örnekler, yerli-yabancı çok geniş kaynakçası ile gerçekçi ve neden sonuç odaklı bir tarih yazımını başarıyla sunuyor.
Kitap, yazarın bizi bizden iyi tanıdığını gösteriyor. Bir tarih yazarının, o toplumun kültürü, edebiyatı, dinî, toplumsal hayatı üzerinde ne kadar hakim bir bilgiye sahip olursa, o derece etkili bir eser verebileceğinin somut örneği...
Osmanlı'yi ve Cumhuriyet Türkiye'sinin temellerini, olumlu olumsuz her yönüyle irdeleyen bu eseri okuyanlar en azından şu fikri benilmle birlikte paylaşacaktır :
" Tarih, siyasetin malzemesi değil, toplumun ortak ve en önemli değeridir. "
Bir yabancınin diliyle Türkiye Cumhuriyeti nin, kuruluşunda yatan felsefe ve mecburiyetler çok net ortaya konuyor.
100 yıl geçmesine rağmen, halen bazı gerçekleri görmeyip, hayalî bir Osmanlıcılık peşinde koşanlar ve bunu siyaset malzemesi yapanlar için özellikle tavsiye bir kitap..
Ayrıca hangi fikre ve ideolojiye sahip olursanız olun, olaylara ve tarihe "at gözlüğü" ile bakmıyorsanız, mutlaka okumanız gereken bir kitap..
Vatikan, merak ettiğim bir kavramdı. Ama bu merak, bir ideoloji kaynaklı veya eleştirel bilgi olarak araştırma ihtiyacından değildi.
Kitabı okurken, bazı noktalarda temel kavramlar kafamda oluşsa da, tam anlamıyla konunun ve başlıkların izahını bulabildigimi söyleyemem.
Vatikan konusunu ele alırken yazar; taraflı ve kendi ideolojisinin gözüyle eleştirmek ve olumsuz yönleriyle, gizli olanı ortaya çıkarmak amacı güttüğünü açıkça sergileyen bir anlatıma sahip.
Artık dünya üzerindeki gelişmeler, yeni siyasi akımlar, küreselleşme ve emperyalizmin geldiği boyut, bizleri gizli ilişkileri, organizasyonları ve bunların faaliyetlerini bilmeye yöneltiyor. Çünkü, her olgu ve olay, aslında arkasında görünmeyen ve bilinmeyen bir çok şey saklıyor. Bunlar ise birey ve toplum olarak hayatımızın yönlendirilmesinde baş rol oynuyor...
Hangi oyunun piyonu oluyoruz. Süslü ambalajlarla sunulan paketlerin içinde neler saklı. Edebiyat, sanat, siyaset ve din artık insanlık için bir hipnotizma aracı mı oldu ?
Ve en önemlisi;
İnsan olarak gerçeğe ulaşmanın yolu nedir ?
Ve şu da bir gerçek; Hiristiyan alemi, dünyanın bugünü - geleceği üzerinde etkili ve hükümran olmak için, biz müslümanlardan çok çok fazla mücadele ve çaba içerisinde.
Bir yazarın kitaplarını okumadan önce; okumak - yazmak - insan - hayat hakkındaki düşüncelerini, beğendiği yazarlar, etkilendiği akımlar, yıllar içinde geçirdiği değişim ve gelişmelerin ipuçlarını ortaya koyan kısa yazılarından oluşmuş derleme bir kitabı okumak kesinlikle gerekli ve faydalı diyebilirim.
Livaneli'yi daha çok müziği ile tanıyan biri olarak, bugüne kadar kitaplarını merak etmeyip okuma ihtiyacı duymadığım için çok üzgünüm.
Özellikle, yazmanın incelikleri üzerine bu derece etkili bir anlatım sergileyen bu kitapta, aslında okumanın da felsefesini yeniden keşfediyorsunuz.
İslâm, yaşama yön veren ve adım adım hayatı bir hesap defteri gibi değerli ve kayıt altında hissi ile ele almamızı emreden bir dindir.
Namaz da bu düşünce ve yaşam şeklinin bir sembolü ve özet ifade şeklidir.
Bu kitap ta bu konuyu gerçekten çok güzel ele alıyor ve anlatıyor. Namazı, bir tapınma ve ibadet şekli olmaktan çıkarıp; İman, şükür,
Akif, hakkında her yazılanı okumaya çalıştığım, hatta, hakkindaki araştırma tezlerini dahi bulup okuduğum bir özel kişilik, fikir adamı, örnek insan...
Ve bu ülkemin insanları tarafından, hak ettiği değerin verilmediği abide şahsiyetlerden biri.
Bir yazarı, başka birinin hatta bir kaç yazarın kaleminden okumayı çok seviyorum.
Bazen, taraflı gibi görünen ve övgü ile bezenmiş bir kitap olduğu gibi; bazen karşıt bir ideoloji yazarının bakış açısı ile, eleştiri bombardımanı, tüm olumsuz yönlerini ortaya döken bir "Saldırı" metni olabiliyor, o an okuduklariniz....
Ama, işte en güzeli de bu :
Ne kadar gizlenmeye çalışılsa da, ne kadar abartılı övgülerle süslense de, satırlar arasından size göz kırpan gerçeklik ve güzellikleri, tek tek bulup çıkararak, bir bilgi demeti - hem de kendi bilgi demetinizi - oluşturabiliyor olmak...
Atatürk dönemi ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarını, bugüne kadar daha çok tek yönlü olarak ele alan ve bir devlet ideolojisi haline dönüşmüş bir bakış açısı ile anlatan kitaplardan okumuşuzdur hepimiz...
Her dönemin olumlu yönleri olduğu kadar olumsuzluklarınin da olması çok doğal bir şeydir. Her lider, kendi hayat görüşüne göre bir idare kurmak için mücadele eder. O yüzden, Kazım Karabekir'in anlatımlarını, Atatürk'ü eleştirmek veya O'na karşı olan bir ideoloji için kaynak olarak kullanmak yerine; tarihin her türlü gerçekliğine sahip çıkma ve şeffaf bir toplum ve devlet yapısı oluşturma güdüsü ile ele almalıyız.
Atatürk'ü ilahlaştırma veya kült olarak lanse etmek veya Kemalizm'i bir ideoloji olarak geleceğe taşımak gayesi söz konusu olduğunda ise, bu kitap da dahil bir çok kitap yasaklanmış veya bu konuda konuşmak dahi yasal olarak suç sayılmıştır...
Tarih ve siyaset, devletlerin ve liderlerin kahramanlıklarınin ve başarılarının toplumsal kabulü için bazen gerçekler yerine yaratılmış kurgularla yeniden yazılır ve sergilenir... Bu her yerde ve her devirde geçerlidir..
Biz bu ülkenin, her türlü tarihine, edebiyatına, yanlışına, doğrusuna tam bir objektiflikle sahip çıkmalıyız. Sevebiliriz, eleştirebiliriz. Ama geleceğimiz için, eksilerinden ders almayı, artılarından faydalanıp daha da geliştirmeyi bilmezsek; bu konular sadece toplum içi çatışma ve ayrışmalara sebep olacaktır. Bunun da kimseye bir faydası olmaz.
100 Yıl önce de 100.000 Yıl Sonra da değişmeyen kural. Aciz ve pısırık insanların yarattığı barbar ve zalim hakimiyetlerin dünyası....
Evet, yazarın ömrü boyunca mücadelesini verdiği konuyu, küçük bir kitapta hikayelestirmesini bir çırpıda okuyoruz...
Savaş, Vatan, Vatandaş, Sorumluluk, Bireysel Özgürlük, Devlet Gücü, Hâkimiyet vb kavramları sorguluyor yeniden; tamamen insan kimliği ile...
Belki de kitabın özeti denilebilebilecek, Ferdinand ve karısı Paula arasında geçen bir diyalog aşağıdaki; iktidarları ve vatandaşları ile tüm insanlığın kendine hep korkarak sorduğu sorunun cevabını vermekte...
***
---“Hak! Hukuk! Bugün dünyanın neresinde hak kaldı. İnsanlar onu katletti. Herkesin hakları var, fakat onların, onların gücü var ve bugün güç demek her şey demek.”
--- “Neden onların gücü var? Çünkü bu gücü onlara siz veriyorsunuz. Ve sizler korkak olduğunuz müddetçe onların gücü hep olacaktır. Tüm bunlar, yani insanlığın bugün korkunç dediği şey, yeryüzündeki on insanın iradesinden ibaret ve on insan bunu yeniden yıkıp yok edebilir. Bir insan, yaşayan tek bir insan onlara karşı durarak bu gücü yerle bir edebilir. Fakat sizler boyun eğdiğiniz, belki paçamı kurtarabilirim dediğiniz müddetçe, onları can evinden vurmak yerine, onlara itaat ettiğiniz müddetçe, sizler sadece bir kölesiniz ve bunu da hak ediyorsunuz demektir.
İslam ve Hz Muhammed, konusu biz müslümanlar için sanki epey bilgi sahibi olduğumuz ve herkesin ders verebilecek düzeyde kendine güvendiği bir durum almış görünüyor. Din mensubu olarak doğuştan itibaren, otomatikman kazanılan bir bilgi imiş gibi algıladığımızdan, çoğumuz bu konu üzerinde detaylı okumalar yapmayız. Bu konuyu, özel ilgi alanı olarak kabul edenlerimiz ise, maalesef İslam'ı; bir ezber dersi olarak ele alıp mistik ve ruhani çerçevesinde uygulamak için çaba sarf etmektedir.
İslam ve hayatın tam bir bütünsellik içinde ele alınması ve bu bakış açısıyla her tür bilginin yeniden gözden geçirilmesi bir zarurettir. Bugün ister birey olarak ister toplum olarak isterse devlet düzeni olarak; İslam'ın getirdiği bir çok prensibi inkar edermiş gibi bir uygulama ve yaşamın içindeyiz. İslam, farklı sosyal yapılar içinde, sadece ibadet ve ruhani yönleriyle yaşamaya mahkûm edilmiştir. Hayata hakim olamayan ve getirdiği temel prensipleri hiçe sayılan bir din, fayda üretemez ve Allah'ın kabul ettiği din de bu değildir.
İşte, satır satır bu yüzden okumalıyız kim olduğumuzu; Olayları, kuralların tarih içindeki yansımaları ve bugüne kadar geçen sürede nereden nereye ve nasıl gelindiği okunmalı ve tüm bilgimiz, değerlerimiz, sosyal ve siyasal düzenimiz elden geçirilmelidir...
Eser, geniş bir kaynakçaya ve yazar kitlesine sahip. Konulara bakışında, sadece tarihi hikayelestirmekten ziyade, olayların felsefî boyutu ve yaşamsal etkileri sunulmaya çalışıldığından, okuyucu olarak düşünce yapımızda bazı uyarıcı şimşekler çakmasını sağlayıcı bir etki bırakıyor. Bu yüzden tavsiye ederim.
Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi (1. Cilt: Hz. Muhammed Devri)Komisyon · Çağ Yayınları · 199311 okunma
Tarihi yazmak değil, tarihin toplumsal yaşamını çizmek diyebileceğimiz bir kitabı zevkle okudum.
Bugün gözü kapalı "Osmanlı" hayranlığının, bir ideoloji haline getirilmesinin kimlere hizmet ettiğini bilemem ama gerçek toplumsal yapı ile devlet düzenimizin o günkü durumunu bilmeden, çürümüşlüğü ve topluma nüfus eden emperyalist anlayışı anlamadan, kimsenin bu ülkeye bir faydası olmaz. Geçmişle bağını koparmadan ama geleceğe de daha gerçekçi adımlar atmanın, gerektiğinde yanlışını ve doğrusunu net olarak ortaya koyabilmenin romanı işte "Esir Şehrin İnsanları"...
Tamamen yabancı hayranı ve bohem bir hayat yaşayan üst tabaka, devlet eliyle ( vergiler, usulsüzlük, adam kayırma, iltimas ve adaletsizlikler ) yürütülen toplumsal sömürü ve tam bir toplumsal geri kalmışlık portresinde, her kareyi ve insan modelini en ince ayrıntısına kadar tasvir ederken, okuyucuya bıkkınlık hissi uyandırmayan, ender kitaplardan biri diyebilirim.
Serinin diğer iki kitabını da hemencecik okumaya başlayacağım.
