Nietzsche, “Hangi cinayet kıyaslanabilir sizin bana yaptıklarınızla? Tüm cinayetlerden daha kötüsünü yaptınız bana Gençliğimin hayallerini öldürdünüz!” diyor. Dostoyevski ekliyor: “Hiç insan öldürmediği halde bir katilden daha cani insanlar gördüm. Umudumuzu öldürenleri gördüm!”
Herkesin hayatının belli kısmında olan bir insanım ben. Kimsenin hayatında sürekli olmadım, dile getirmediğim sürece kırıldığım anlaşılmadı, sorun var demediğim sürece her şey yolunda sanıldı, anlatmadığım sürece anlaşılmadım, hatta bazen anlattığımda bile anlaşılmadım.
Seni aradım. Canım. Seni görmek istiyordum kısacası. İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmaya devam edebilir. Sen anlamazsın tabii. Anlamak için insanın bazı eksik yönleri olmalı.
"İyi değilim ama kötü de değilim. Havanın kapalı olup da yağamaması gibi. Sevinemiyorsun da üzülemiyorsun da. Böyle içinde bir şey eksik de anlayamıyorsun ama biliyorsun bunu. Arada kalmışlık, hiçlik, nedensizlik ve nereye gittiğini bilmemezlik. Bir karmaşanın içindeymiş gibi."
Uyandım yatakta, herkesin hayata tutuşunu mutlu, oluşunu izledim. Bütün güzel kapılar herkese sorunsuz açılırken, zorlasam da giremediğim tüm kapıları hatırladım.
Ne bileyim kimse gülüşümden sevmedi beni mesela, avuç içlerimden öpmedi. Ya da uyandığımda uzun uzadıya geceden kalma mesajlar atmadı. Kimse sırf sesimi duymak için aramadı beni, özlemedi. Hep en çok ben sevdim, kimse bunun aksini iddia etmedi. Fakat, isterdim yani bir kere de ben birilerinin kanatlarında olayım, bir kere de başkası sarsın beni. Bir kere de başkası düşünsün benim mutluluğumu... Olmadı. Belki de hiç olmayacak bilmiyorum. Neyse, artık neyseler neyseleri getirsede neyse..