Amin Maalouf ile Semerkant sayesinde çok öncelerden bir tanışıklığımız vardı. Bu vesileyle bu kitabı sahafta gözüme ilişince alıp incelemek istedim. İncelediğimde konusunun çok ilginç olduğunu bir gizem ve merak duygusu ile bu kitabı kesin okumam gerektiğini düşündüm.
Yaklaşık olarak 2 buçuk haftada bitirdim kitabı ama ne bitirme! O kadar gereksiz uzatmalar vardı ki kitapta. Olması gereken karakter tahlilleri mekan betimlemeleri sıfırdı. Olay örgüsünün başında olan karakter Baldassare bir dünya yeri gezip görüyor ve bir kitap arıyor. Yazar karekteri amacı uğrunda dünyayı gezdirirken, mekan tasvirleri okumayı bekliyorum, bir okur olarak ancak yazarımız buraları bize anlatacak yeterli cümleleri bir türlü kurmuyor. Cenova şehri karekterimizin atalarının şehri ancak yazar bize sadece orada bir kule den ve saray tarzı evlerden bahsediyor.
Olaylar 1665-1667 yıllarında geçiyor ama okurken bir türlü o yılları okuduğunuzu hissedemiyorsunuz.
Gelgelelim içeriğe... Yav sayın Maalouf ne güzel herkesin ilgisini çeken "Sabetay" konusuna giriş yapmışsın işlesene bunu işte niye havada bırakıyorsun konuyu. Sonra aynı şey "veba" konusu içinde geçerli. Binlerce insanı öldüren o gizemli hastalığı anlat bize betimle bize o hayatları sönen insanları, sokakları, şehirleri... Ama yok...
Bu kitabı okurken derin bir kuyudan su çekmek için pamuk ipliği kullandığımı hissettim hep ip koptu suya bir türlü ulaşamadım. Kitabı bitirince ise susuzluğum gidermek için kendimi kuyuya atmam gerektiğini hissettim...
Bilmiyorum belki çok büyük bir beklenti ile başladığım için kitabı beğenmedim. Üzülerek söylüyorum ama kitabın bana bir katkısı olmadı...