Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbrahim Bursevi

İbrahim Bursevi
@Ibrahim171
Vaktini senden nefret edenden, nefret ederek geçirme
Lisans
48 okur puanı
Ekim 2019 tarihinde katıldı
Hz. Mevlânâ'nın temel vurgusu, insanın ilâhî kaynağına vurgudur. Bugün kutsallık dışı düşüncelerle insanın kutsallığını bozdular. İnsanın, doğanın bir büyüsü vardı, hepsini bozdular. Oysa o kapıda edeb erkân vardı, taşa bile tekme atılmazdı. Aile hayatında bir ince zevk âdâbı vardı. Bu zevk, hümanist felsefeyle terminolojik açıdan uyuşur gibi görünse de aslında tamamen zıttır. Hümanist felsefe, insan mebdeini inkâr edip, her şeyin insan eliyle yapılabileceği iddiasında ortaya çıkan bir akımdır. Gerçek insan, bu değildir. Nitekim bazı düşünürler, nihayetinde Húmanizmin insana, insan düşüncesine darbe vurduğu görüşünü savunmaktadırlar.
Reklam
Hatırlarsınız, Kemal Derviş Türkiye ekonomisini düze çıkarsın diye anavatanına davet edildiğinde, önce verileri incelemek üzere çalışma odasına kapanmıştı. Birkaç gün sonra o odadan çıkıp ilk açıklamasını yaptı: “Beyler! Türkiye'nin sorunu ekonomikmiş gibi gözüküyor oysa psikolojik…..” derken neyi kastediyordu acaba? Gazete köşelerinde unutulup gitti bu söz. Psikofilozofik referanslarındaki tıkanma mı kastedilmişti? Ve o kastedilen sorunun çözümüne Mevlânâ'nın bir katkısı olamaz mıydı? Bilinmiş olsaydı, çözüme katkısı olacağından eminiz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Eğer ruhumuzu binbir istikamete çevirmek istersek her çalışmamız derin bir sıkıntıya sebep olur. Teşebbüs aşamasında terk edilen çabalar ise şuurumuzda zararlı bir tefekkürden başka bir şey oluşturmaz. Michelet, De Goncourt'a şöyle derdi: ‘Otuzlu yaşlarımdayken fazla meşguliyetlerimden kaynaklanan şiddetli bir migrenden muzdariptim. Artık okumamaya ve bizzat kitap yazmaya karar verdim. O günden itibaren her sabah kalktığımda ne iş yapacağımı kesin ve net bir şekilde bilirdim. Zihnim yalnız bir konuda çalışmaya yoğunlaşırdı. Başımın ağrısından bu şekilde kurtuldum!' Gerçekten de böyledir. Birçok işi birden yapmaya girişmek muhakkak şiddetli bir yorgunluk meydana getirir. Her şeyi sırayla ve mükemmel şekilde yapalım. Sadece süratle ilerlemek için değil, aynı zamanda yorgunluktan kurtulup tamamlanmış işlerin büyük mutluluğuyla lezzet bulmak için de yegâne vasıta budur." (Payot)
Sayfa 346
hayatın kısalığından şikâyet ederiz
“Hepimiz hayatın kısalığından şikâyet ederiz. Hâlbuki her zaman zannettiğimizden çok daha fazla vaktimiz vardır. Hayatın büyük kısmı iş yapmamakla, hatta hayatın neredeyse tamamı yapılması gereken görevlerden başka işler yapmakla geçirilir."
Seneca
Seneca
Reklam
... nefsimize karşı hâkimiyet kazanma çabasında her gün hazlarımızı ve nefsaniyetimizi ezecek küçük galibiyetlere alışmalıyız. Bugün bir okuma yapmak, yarın istediğimiz saatte yataktan kalkmak, üçüncü gün zararlı olduğunu bildiğimiz bir yemekten sakınmak, hatta istediğimiz saatte uyumak ve tem- belcesine tahayyüllere dalmak gibi hayatımızın muhtelif noktalarına denk düşen yerlerde nefsimize karşı küçük başarılar elde etmeliyiz. Bunların yekûnu kıymetli alışkanlıklardan oluşan bir bütün oluşturur. Diğer taraftan küçük başarılara ulaşmak, ahlâkımızın kudreti hakkında bize iç huzuru vererek yavaş yavaş nefse karşı hâkimiyet kazanmayı başaracağımıza dair bir güven verir ve akabinde daha güç bir zeminde ihtiras ve heveslerimizi mağlup etmek gerekirse, eski başarıların şuurumuzda toplanmış olan hatıraları bize ümit ve iç huzuru verecek bir rehber olur.
Sayfa 328
Birçok fıtratta bulunan asil duygular, zıt etkenlerin baskısı altında hızlıca solan nazik birer bitkiye benzer. Meşguliyetleri, içinde bulundukları toplumun yük- sek ve asil akli melekelerinin egzersizine müsait olmayan gençlerin çoğunda bu bitki kolayca solar. İnsanlar zihinsel çalışmalarında ince zevklerini kaybettikleri gibi asil kâbiliyetlerini de kaybeder, çünkü bu ince zevki besleyecek dikkat ve merakları yoktur. Bu du- rumda tercih ettiklerinden değil, fakat kolaylığından ötürü nefislerini bayağı zevklere adarlar. Artık öyle bir zaman gelir ki bu sefil zevklerden başka bir şey arama hevesini bile kaybederler." John Stuart Mill
Sayfa 259
Tembelce bir hayatın çirkinliklerini ağzımızda sakız çiğner gibi sürekli çiğnemeliyiz. Eski filozoflardan birinin söylediği gibi bir kuru biber tanesini hiç çiğnemeden yutarsak hiçbir acılık hissetmeyiz. Fakat iyice çiğner ve dilimizle ağzımızın her köşesine ulaştırırsak, dayanılmaz bir acılık hissettirir, gözlerimizden yaş- lar akar. Biber tanesi için yaptığımızı, tembellik ve nefsin hoşuna giden şeyler için de aynen uygulayarak yoğun bir hoşnutsuzluk ve nefret duygusu uyandırmalıyız. Bu hoşnutsuzluk yalnız tembelliğin fenalığına dair olmayıp bu fenalıktan doğacak mahzurla- rın tamamını kapsamalıdır. Doktorun yemeyi yasakladığı ve her yendiğinde hastalığı nüksettiren bir kavun karşısında açgözlü bir seyirci gibi kalmamalı ve “Kavunu yemiyor; çünkü doktor bu sebeple ölebileceğini anlattı, fakat bu mahrumiyetten muzdarip olduğundan sürekli ondan bahsediyor. Hiç olmazsa kokusunu duymak istiyor ve kavun yiyenlerin mutluluklarına gipta ediyor."kinayesine hedef olmamalıdır. Bunun gibi tembelliğin, boş ve meşguliyetsiz bir zihnin kendi kendini yiyip mahvetmesine sebep olan sefaletten sadece tiksinmek yeterli olmayıp nefsimizi tembellerin hayatını kıskanarak hatırlamaktan da menetmek lazımdır. Bizi tembelliğe sevk edecek arkadaşlardan ve eğlencelerden de aynı şekilde nefret etmek, yalnız hastalıktan değil, hastalığa sebep olan kavundan da tiksinmek gerekir.
Sayfa 138
Hâlbuki nefse hâkim olmak için en acil çare, ruhumuzda büyük bir sevgi ve şiddetli bir nefret oluşturmaktır.
Sayfa 135
İlme talip, çalışmaya ve öğrenmeye arzulu olan genç, kendi nefsi hakkında yüzeysel bir bakışı olmaması gerektiğini tamamen anladıktan ve dikkatsizliğin depreme benzer bir zaaf olduğuna kesin bir kanaat getirdikten sonra aklî hassalarını bir araya getirmek için yeterli vakit bulabilecektir. Bütün arkadaşlarının yaptığı gibi zihnini öteye beriye dağıtmaktan menedip birkaç saat içinde on gazete okumak veya kâğıt oyunu ve lüzumsuz meseleler üzerine uzun münakaşalar yürütmek gibi hiçbir faydası olmayan fiillerden çekinecektir. Nefsine sahip olmayı büyük bir şeref ve iftihar bilerek, başkalarını sürükleyen akıntıya kendisini kaptırmamayı öğrenecektir.
Sayfa 135
Reklam
İçindeki Tohum
Fazilete yatkınlığımız ne kadar küçük olursa olsun bir tohumdan koca bir ağaç çıktığı gibi bizim küçük Fazilet tohumumuzdan da muazzam bir iyilik kitlesi var etme gücümüz yeter. Yalnız bunun için çalışmak, sağlam bir azim ile çalışmak, çalışmayı bilmek lazımdır.
Sayfa 52
502 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.