Ne var ki anlam dünyasının da özne-nesne ontolojisi bakış açısına yerleş(tiril)mesi ve bunun sonucu olarak insan bilimlerinin doğabilim alanında işlevsel yöntem ve bakış açısıyla ele alınıp görülmesi, insanın tabiat tecrübesinin tabiattaki nesnelerle olan mekanik-teknolojik ilişkisinin, sınırsız-sonsuz anlam dünyasını bürüyüp unutturduğu anlamına geliyor, aslında. Çünkü, evren içerisinde ancak bir varlık (varolan) olarak varolan, kendisi dışındaki varoluş âlemi ve anlam dünyası içerisinde ancak gözünü açan ve ancak varlıkla birlikte varola(bile)n insanın, varlık karşıtlığında, onun üstünde, onunla belli bir mesafede duran bir pozisyona yerleştirilmesi, paradoksal olarak, onun bir yandan aşkınlaştırılması anlamına gelirken diğer yandan kendi orijinal huzur mekânından koparılması, sürgüne gönderilmesi, yalnızlaştırılması, yabancılaştırılması anlamına geliyor. Aşkınlaştıkça yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça yabancılaşıyor, sürgünün kederini yaşıyor. Yabancılaştıkça da aşkınlık vehmini güçlendiriyor. Buna, teknolojinin felsefeleşmesi de denilebilir.