Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Yağmur Özdoğan
Yağmur Özdoğan
@Kilim1
Eczacı
44 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Bu yüzyılın bence en önemli bilgilerinden olan İlber Hoca’nın hayata dair deneyim ve görüşlerini aktardığı bu kitabı çok beğendim.
Bir süredir hayat-kişisel gelişim-davranış bilimleri-sosyal davranışlar ve toplum konularında yerli kitapları okumaya çalışıyorum ve kafamdaki sorulara yerli kaynaktan yazılmış iyi kitaplar sayesinde çok daha iyi
Ülkesine ve bilime adanmış mütevazi ama değer dolu bir hayat. Çok akıcı bir dile sahip olmadığını düşünsem de, Türkan Saylan’ın belgesellerden takip edebildiğim kadarıyla biyografisinin iyi aktarıldığı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Bu kitaptan sonra Türkan Saylan kişiliği, aile hayatı sosyal hayatı hakkında çok fazla şey öğrendiğim ve daha çok sempati duyduğum biri haline geldi. Bir de tabiki böyle fedakar, çalışkan ve bir o kadar da zeki kadın ile aynı topraklardan gelmiş olmanın küçük bir gururu oluyor okurken. Ama bu küçük gurur maalesef kitabın sonlarına doğru, ülkemizin neden nitelikli insanlar yetiştiremediğini (yetiştirmediğini) bunun dışında aradan sıyrılan ve ülkesine, vatandaşına fayda sağlamak isteyen nitelikli insanlarımıza her türlü zulmün edildiğini de görerek kayboluyor.
Tesettür kavramını hem dini hem de sosyal anlamda güzel inceleyen bir kitaptı, sadece çevirisinden mi bilmiyorum ama kitabın anlaşılmasını zorlaştıran bir yazım dili olduğunu düşünüyorum.
Yazar kadınların tesettüre girme nedenlerini biraz din felsefesi, biraz dini vecibeler ve aynı zamanda gerçek hikayelerle desteklemiş. Bu gerçek hikayeleri çokça tesettüre giren kadın tarafından sebep olarak beyan edilen kavramlar altında işlemiş. Tesettür giyen giymeyen herkese tesettüre girenler veya girmeyenlerle ilgili biraz olsun empati kazandırabilecek bir kitap.
Okur Takip Önerileri
Elif Şafak hep kalemine çok güvendiğim ve çok başarılı bulduğum bir yazardı, ki bu eserinde de beni şaşırtmadı, bu hayranlığımı güçlendirdi denebilir.
Havva’nın üç farklı kızı anlatılıyor bu kitapta, aslında üçü de aynı kökenlerden gelen fakat sistem ve ideolojik yaklaşımlardan dolayı farklılaşmış ve bu farklılıklara rağmen hayatlarını arkadaşlık
Ahmet Mümtaz Taylan duruşunu ve oynadığı-yönettiği yapıtları çok beğendiğim bir sanatçı, kitabı da aslında biyografi tadında bir kitap gibi düşünerek almıştım. Fakat beklediğimin çok üstünde çıktı. Kitabın alt başlığı ‘Yolumu Ararken Öğrendiklerim’, öznel bir anlatım beklediğim bu kitap aslında hepimizin, bu ülkede tutunmaya ve buna rağmen değer
Bu kitabı okurken hayatımızdaki soyut ve somut engelleri düşündüm. Çünkü Zeze, aslında soyut değil fazlasıyla somut engelleri bulunan bir karakterdi. Bana göre soyut engeller bizim beynimizin sınırları, deneyimlerimizle genişlettiğimiz sınırlar yani. Somut engeller ise, maalesef Zeze gibi birçoğumuzun doğduktan sonra maruz kaldığı çevrenizde (yetiştiğiniz ev, sosyal çevre, ekonomik durum vb.) olarak sizi bir çerçevenin içine sokmaya çalışan oluşumlar. Ve yine maalesef ki somut engelleri aşmak bazılarımız için kolay olmuyor tıpki bu kitapta anlatıldığı gibi.
Bu kitapta 5 yaşında bir çocuğun, hayatının çevresel etkenlerle nasıl kötüye evrilebildiğini, ailenin aslında bu çevresel etmenleri ile çocuk arasında ilk filtre olması gerekirken, böyle davranılmadığında çocuğun düşünce halinin bu küçücük yaşta bile ne kadar olumsuz etkilendiğini görüceksiniz.
Bu kitabı okuduktan sonra ‘’Türkiye’de bu kitabı niye yasaklamış olabilirler ki?’’, diye düşündüm.
Çok mantıklı bir cevap beklemiyordum ama daha mantıksızı geldi :) Bu kitapta anlatılan çocuğun hayatı her zaman olduğu Türk örf ve geleneklerine uygun değilmiş meğer. Halbuki böyle bir çağda ülkemizde hala Zeze gibi binlerce çocuğumuzun bulunduğu gibi çok acı bir gerçek varken, yine biz değerli kurumumuz olan örf-adetlerimize dayanmışız.
İlk metni MÖ 300’lü yıllarda yazılan bu eseri okurken günümüz sorunlarına ne kadar derin bir şekilde değinebildiğine şaşıracaksınız. Kitabı okurken bahsedilen devlet yapısındaki sorunların (yazarın çok net bir şekilde çözüm yol haritalarını göstermesine rağmen) çözülememesi de sizi ‘’en azından siyaset felsefesi üzerine eğilmiş olabileceklerini düşündüğünüz devleti yöneten kişilerin kendilerini hiç eğitemediğini’’ fark ettirerek sizi karamsar dünyalara da sokabiliyor. Devlet denilen kurumun aslında bir baba, çoban, yönetici figürü yerine kendilerini her anlamda yönetebilecek insanlar yetişmesine ortam sağlayan, insanların ortak dayanışmasına, emek gücüne el veren ve bu düzenin devamlılığını garantileyecek bir kurum olması gerektiğini bu kitabın benim için en önemli çıktısıydı.
Toplum içerisinde hem bir birey hem de kamu yararını eşit şekilde göz önünde bulunduran vatandaşlar yetiştirebilmek için her öğrenciye okutulması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çünkü aslında Platon’un da bu kitapta bahsettiği gibi devlet ve sınırları içerisindeki vatandaşlar birbirlerine benzerler, ne kadar devlet yöneticileri farklı bir güruhtanmış gibi gözükseler de onlar halkın seçtiği ve halkın özelliklerini yansıtan kişilerdir. Fakat bu noktada bir pürüz var, halkın iyi özelliklerini yansıtan yöneticiler kötü özelliklerini de yansıtarak halkların hayatlarını derinden etkileyebilmektedir. Bu yüzdendir ki, Platon’un da bu kitapta sıkça vurguladığı gibi, aslında iyi yetişmiş bir halk iyi bir devlet demektir.
Kişisel gelişim mi desem, yoksa psikoloji mi desem bilemiyorum, ama Adam Grant’ın gerçekten son yılların en iyi psikoloji bilim yazarlarından biri olduğunu düşünüyorum. Bu kitap birçok kazanım sağladığım nadir kitaplardan birisi oldu.
Bu kitap, Verdiğim kararları, söylediğim sözleri yeniden düşünmenin, tekrardan tartmanın aslında zaman kaybından çok yararı olduğunu, ‘ben böyleyim, düşüncem bu’ gibi normalde güçlü karakter belirtisi olan değişmez (hep aynı fikir doğrultusunda olma) düşünce sistemlerinin aslında bizi birçok normun (tabu) içine sıkıştırdığını ve karakterimizin bir parçası gibi düşündüğümüz içinde sıkıştığımız bu normların, ilerlememizdeki en büyük engel olduğunun altını çiziyor.
Toplum ve davranış psikolojileri ana kahramanı insan olduğundan ne kadar karmaşık olsa da, Adam Grant okurken sanki renkli çiçekler dolu koca bir labirentin içinde elinizde hiç sönmeyen bir fenerle gibisiniz. Feneri doğrultmadan önce çok karanlık gözüken yerler, fenerle birlikte aydınlanıyor ve rengi ortaya çıkıyor. Buradaki rengi aslında bu kitabı okurken kendinizden bulduğunuz her bir parça olarak düşünebilirsiniz. Aydınlatılmamış taraflarınızı, bazen kendinize söyleyemediğiniz yönlerinizi aydınlatarak daha iyi tanımaya ve kendi renklerinizi anlamaya yönelik bir kitap, herkese şiddetle öneririm.
Uzun zamandır okuduğum en akıcı ve sürükleyici aşk romanı diyebilirim. Aşkın ve sevgiyi gösterme biçimlerinin kişiden kişiye göre nasıl değiştiğini ve aşkın her halini -mutluluk, sapkınlık, kıskançlık- yansıtan bir roman. Size aşkın her boyutunu gösterirken, aynı zamanda sizi olayların içine alan romanın dili, bu romanla ilgili iki önemli unsur olarak kayda geçti.
Bilimsel teknik ve analitik düşüncenin en çözümsüz durumlarda bile, doğru uygulandığında çözüme ulaştırabileceğini anlatmak üzere kurgulanmış güzel bir roman. Bilim felsefesini ve çıkış noktasını bu kadar kolay bir dile indirgeyebilen, ve bu indirgemenin aksine çok önemli çıktıları vurgulayabilen bir kitap.
Ülkemizde özelliklerde son yıllarda yaşanan olaylara, objektif ve araştırmacı ruh (bana göre gazeteciliğin tanımı budur.) ile yaklaşan Ece Üner’in bu kitabında konular çok derinlemesine olmasına da asıl noktayı anlatabilecek şekilde aktarılmış. Ülkemizdeki son 5 yılda tamamen değişen atmosferde bir takım yanıtlar bulmak için güzel bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda akıcı ve anlaşılır bir dil ile yazıldığı için her yaştan insana hitap edebilir, hatta genç arkadaşlarımız için ülke ve dünya tarihindeki geniş etkilere sahip önemli olaylar hakkında fikir sahibi olabilecekleri bir kitap, herkese tavsiye ederim.
Ülkemizin entellektüel değerlerinden biri olan Aydın Boysan’ın okuduğum ilk kitabıydı. Kısa süre öncesine kadar yaşayan efsane olarak adlandırdığımız yazarın bu kitabı, özellikle yeni bir hayata adım atmanın eşiğinde olan benim gibi genç arkadaşlar için kaynak olarak gösterilebilir. Ne kadar yazarın hayata entegre olan birçok konu ile ilgili öznel fikirlerini içerse de, bu fikirlerin temellendirmelerini de kitapta bulabiliyorsunuz, bu da yazarın fikirlerini kendi içinizde ölçüp tartmanızı sağlıyor. Herkese tavsiye ederim.
Eylül ve Eros’un dansını derinlemesine ve kurgu olmasına rağmen gerçekçi bir şekilde anlatan bu kitabı çok beğendim. Eylül gibi Türk toplumuna ‘’uygun’’ olarak nitelendirilen çalışkan, zeki, saygılı karakterin eroinle tanışması, eroini kontrol edebileceğini düşünmesi ve tam aksine onun pençesine düşmesi çok gerçekçi bir şekilde anlatılmış.
Cem Seymen’i çok az tanıdığım için ön yargıyla yaklaştığım, acaba ‘popüler kültürün yansıması olan bir raf kitabı mı?’ diye düşünerek yine de şans verdiğim ama beni sonrasında ciddi şekilde yanıltan kitap. Uzun zamandır ülkemizin sorunlarına anlaşılır, objektif ve realistik bir yaklaşım ile bakan, inceleyeb gazeteci ve araştırmacılara özlem duyduğumuzdan bu kitap bana çok iyi geldi. Türkiye’nin aslında nasıl bir cennet olduğunu, ama bu cennetin nasıl eller tarafından yönetildiği ve her gün kaybetmekte olduğumuz değerlerimizi nasıl geri kazanabileceğimizi anlatmış. Herkese şiddetle okumasını tavsiye ederim.
