...kollarını direksiyona dayadı ve başını da kollarının üzerine bastırdı. Onu gören ağladığını düşünürdü. Kimin merhametini kazanmaya çalışıyordu ki? Yalnızdı.
Hayatımız boyunca gördüklerimiz gözlerimizin içinde kalacak mı acaba?...Eğer eve dönemeden, çok sevdiğim annemi göremeden ölürsem içimde saklı fotoğraf filmlerini görebilecek mi o?
Ah çocukluğum! Ah dostum!..Çocukluğumuz aslında dostumuz ama biz o zamanlar çocukluğumuzun dostu değildik çünkü o zamanlar şimdi olduğumuz gibi değildik. O varlık, bazen çaresiz olan o varlık, bize çok dokunuyor. Zira hiç kimse onu bizim kadar anlayamazken, biz, henüz onun yanında değildik.
"İnanmıştım ve bu inancımla mutluydum; sen inancımı ve huzurumu elimden aldın.Şimdi elimde hiçbir şey kalmadı ve sersefil ölüyorum; çünkü bana anlattığın şeyler, benden alıp götürdüğün şeylerin yerini doldurmuyor."
Hayattan beklentilerimiz, son ana kadar bizi kendimizle baş başa bırakmaz.Yeni yarışlara sürüklenmemize neden olur.Ait olmadığımız yarışlarda kayboluruz.Her şey kendimizi unutarak başlar.
Politik pisliğin içinde temiz durmayı becerebilmiş biriydi ya da en azından iyi kamufle olmuştu çünkü bu pisliğin içinde hayatta kalabilenlerin sadece virüsler olduğunu biliyordu.
Kendini daha iyi hissediyordu, duygusunun böylesine aniden değişmesi ne tuhaftı. Yönetmen tarafından kendisine verilen rolün rol olduğunu hatırlamış bir drama oyuncusu gibiydi.