Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Korhan Arslan

Korhan Arslan
@Korhan_Arslan
İlk taşı hiç hata yapmamış, kafası karışmamış ya da hayal kurmamış olan atsın
Edebiyat Öğretmeni
Bursa
211 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Bizler çocukça bohem hevesimizi, odamızda acayip şarap şişeleri, duvarlardaki çuval bezleri ve renkli kenevirlerle gidermeye çalışıyorduk
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Tam anlamıyla kıskançtı. Bütün Katolikler böyledir. Hazinelerini korurlar - kutsal ekmeklerini, Papa'yı- tıpkı pinti yaşlılar gibi. Tanıdığım insanlar içinde kendini en çok beğenenler de onlardır. Her konu üzerinde ukalaca fikir yürütürler. Özellikle kiliselerinin ne kadar güçlü olduğundan çok söz ederler, biraz kültürlü bulduklarının da hemen mezheplerine geçmesini beklerler.
Sayfa 133Kitabı okudu
Estetiği sevenleri değerli sanat eserlerini kafalarına vurarak öldürmeliydi ki, öteki dünyada hep o sanat suçlusunu düşünüp dursunlar
Sayfa 106Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sanatçıların hayatını anlatan filmler işkence verir bana. Böyle filmler yapanlar, o dönemde yaşasalardı Van Gogh'a bir tablosu için yarım paket sigara verip sonra da, "Bir pipoluk tütün de verseydik bize bunu yine çizerdi," diye üzülen insanlardır. O filmlerde, sanatçı ruhunun ıstırapları, sefaletleri ve Şeytan'la mücadeleleri anlatılır, fakat her sey geçmişte olmuş kabul edilir. Sigarası oImayan, karısına ayakkabı alamayan bir günümüz sanatçısı ise film yapımcıları icin ilginç değildir. Bazı boşboğazların onun bir dâhi olduğunu kavraması için daha üç nesil geçmesi gerekir.
Marie, Katolik olarak eğitilmiştir. Psikolojiye ve mistisizmle süslenmiş akılcılığa dayanır bilgileri. "Okulda top oynasınlar ki kızları düşünmesinler" kafasıyla hareket edenler yetiştirmiştir onu. Ben ise hem top oynar hem dr kızları düşünürdüm
Reklam
Bence bu dünyada hiç kimse bir palyaçoyu anlamaz; bir palyaço bile öteki palyaçoyu pek anlamaz
"Bunu sadece tembellikten yapacaksın, yaşadığın düzenin soyut ilkelerine inandığın için değil," dedi. Ben de "evet" yanıtını verdim. Doğru, sadece tembellikti böyle karar vermemin nedeni. Bütün yaşamım boyunca o yanımda kalsın istiyordum. "Yalnız şunu bil ki, düzenin ilkeleri benim için işkencedir," dedim. O hep yanımda kalsın diye Katolik mezhebini bile kabul edeceğimi söylememi Marie hakaret saydı. Ben ise bu önerimden memnun olacağını ummustum
Bence sanata ya çok az ya da çok fazla ödenir
Hemen hemen beş yıldır her sabah bir yere doğru yola çıktım veya bir yere vardım. Sabahları peron merdivenlerini çıkıp indim, öğleden sonraları inip çıktım , taksilere el ettim, elbisemin cebinde para aradım, bayiden akşam gazetelerini aldım ve bilinçaltimın bir köşesinde bu otomatikleşmenin içime işlemiş olan kaygısızlığını duydum
Eğer bir doğaüstücü oyuncu gerçekten de doğru dürüst araştırılmış bir telepati gösterisi (geleceği görme, psikokinesis, ruh göçü mü, devridaim, her neyse) yapabilseydi, fizik bilimince tanınmayan yepyeni bir prensibin kâşifi olurdu. Telepatide bir zihni diğerine bağlayan ya da cisimleri, hiçbir hile olmaksızın masa üzerinde hareket ettirebilen yeni ve önemli bir gücün kâşifi Nobel Ödülünü hak eder ve muhtemelen bunu elde eder de. Eğer çığır açacak böyle bir bilimsel sırra sahipseniz, neden onu yutturmaca televizyon eğlenceleriyle boşa harcayasınız ki? Neden doğru dürüst kanıtlayıp yeni bir Newton olarak alkışlanmayasınız? Tabii ki gerçek cevabı biliyoruz. Çünkü yapamazsınız. Sahtekârsınız. Ama, saf ya da alaycı televizyon yapımcıları sayesinde cebi dolu olan bir sahtekarsınız.
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
Ekonomistler bazen, eşitsizliğin insanları zengin olma umuduyla çalışmaya teşvik ettiğini söyler. Ancak eşitsizlik aşırı boyutlara eriştiğinde, umut da gerçekçi olmaktan çıkar artık. Bu durumda, eşitsizlik insanları sıkı çalışmaya teşvik etmek yerine, hiçbir zaman diğerleriyle aynı düzeye gelemeyeceği düşüncesiyle bunalıma sürükler. Üretken bir ekonomi, aynı zamanda emek gücünün sağlıklı ve iyi eğitilmiş olmasına da bağlıdır ve bu birçok insanın sağlık harcamalarına ve eğitime para ayıramadığı zaman tehdit altındadır.
Sayfa 364Kitabı okudu
Amartya Sen'e göre, toplumun kalkınması kabiliyetlerin genişlemesi demektir. Daha çok insan kendi toplulukları içinde yer alabiliyorsa, sağlıklı ve güvendeyse, o zaman o toplum ilerlemiştir. Eğitim size özellikle, okuyabildiğiniz, yazabildiğiniz ve şeyler hakkında düşünebildiğiniz zaman olabileceğiniz kişi olma özgürlüğü sunar. Demokrasi de insanlara, toplumlarının nasıl yönetileceğine tesir etme imkânı verir ve dolayısıyla Sen için bu bizatihi kalkınmanın parçası olan bir başka özgürlüktür. Gerçek kalkınma, malların üretimiyle ölçülen ekonomik kalkınmadan öte bir şeydir. Gerçek kalkınma insani kalkınmadır; yani daha çok insanın iyi bir hayat sürdürmek için gerekli olan kabiliyetlere sahip olmaktan gelen özgürlükleri yaşamasıdır.
Sayfa 293Kitabı okudu
Bir Amerikan gazetesi bir keresinde finansçıların bazılarından, gelecek yılın en iyi hisselerini seçmesini istemişti. Aynı zamanda bir goril getirilmiş ve ona da hisseler arasından seçim yaptırılmıştı. Yılın sonunda, gorilin de insanlar kadar iyi tahmin de bulunduğu görülmüştü!
Sayfa 278Kitabı okudu
Amerika'nın merkez bankası ekonomiye aşırı az para arz ederek yüzyılın en kötü daralmasını -Büyük Buhran- yaratmıştı. 1929 ile 1933 yılları arasında para arzı üçte bir oranında azalmıştı. Keynes, bunalıma aşırı az harcamanın neden olduğunu savunuyordu. Friedman ise buna kesinlikle katılmıyordu; ona göre, sorun aşırı az paraydı.
Sayfa 268Kitabı okudu
En iyi ayakkabıyı ararken ya da arabalarını kaça satacaklarını düşünürken, hükümet yetkilileri "rasyonel ekonomik insan" nasıl davranıyorsa öyle davranırlar: tamamen kendi çıkarlarını gözetirler. Ama bu yetkililer bakanlık binasından içeriye girer girmez, varsayıma göre, yalnızca ulusun iyiliğini düşünürler; artık kendi çıkarları söz konusu değildir. Gerçek hayatta politikacılar, her şeyden önce kendi pozisyonlarını korumakla meşguldüler ve ekonomistlerin sandığından daha kirli, daha bencil ve daha güvenilmezdiler.
Sayfa 256Kitabı okudu
1.044 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.