Birbirimize olan sevgimiz aslında şu dünyada yegâne birikimimiz. Biz ise birikimimizi bodrum katlara kilitleyip varlığını unutuyoruz. Değer verdiğimiz insanlara empati kurup hislerimizi anlamak varken niye bencilce davranıp tartışalım ki? Birisini anlamak için kendimizi onun yerine koyma yöntemindense niye başkalarının düşündükleri tek şeyin bizim dertlerimiz olmasını dileyelim?
Bu kitap sevgi ve bağlar hakkında okuruna yüzeysel ama bir o kadar ufuk açıcı sorular sordurmakta. Kendi güvenli alanlarımızdan çıkıp sevgimizi insanlarla paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu ve insanın yaşaması için gerekli olduğunu gördüğümüz varlıkları sorgulamaya itiyor. Biriktirdiğimiz maddi manevi değerlerden neyin önemli olup nelerin aslında bizim için yanılsamalar olduğu hakkında fikirler sunuyor. Açgözlülüğün hayatımıza etkisine de değinerek insanlığın ne kadar zaman geçse de değişmeyen kara yüzlerinden birisini eleştiriyor. Kısa ve amacı anlaşılır olan iki kısa hikâye ile belki de üzerine sayfalarca incelemeler yazılacak bir eser bırakmış Tolstoy.