Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Librarian

Librarian
@Librarian
330 okur puanı
Temmuz 2014 tarihinde katıldı
Daha önce de yazdığım gibi, içimizde "bildiğimiz" ile "bilmediğimiz (bildiğimizi düşündüğümüz)" şeyler önlenemez biçimde bir arada bulunuyor. Ve insanların çoğu bu ikisi arasına kullanışlı bir set çekip yaşıyorlar. Böyle yaşamak daha rahat ve elverişli oluyor.
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
Nezaket insanın içine, aldığı hasar kadar derinden işlemezdi. Aldığınız hasar ruhunuzda öyle kötü bir leke bırakırdı ki ne kadar silerseniz silin çıkmazdı. Sonsuza kadar orada kalırdı ve ben insanların sadece bana bakarak bile aldığım hasarları görebildiklerini hissediyordum.
Kötüye kıyasla daha çok güzel anım olmuş olsaydı, acaba yine de şimdiki gibi insanlara güven duymayan, şüpheci bir insan olur muydum? Belki olurdum. Belki de olmazdım. Bazen karakterlerin nezaketten çok alınan hasarlarla şekillendiğini düşünüyordum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Acıyı tecrübe etmek, eğer kişi acıdan öğreniyorsa bir armağan olabilir. Ama sadece kendisine değil başkalarına da gereksiz acı ve eziyet veren kişiler için ulvileştirici bir şey olmadığı gibi sizinle aynı yolu paylaşanlara karşı da bir haksızlıktır.
Sayfa 106Kitabı okudu
Yükseğe çıktıkça liman ışıkları uzaklaştı, küçücük görünmeye başladı. Az öncesine değin yanımdaki yöremdeki insan hareketleri, adsız ışıklar kümesinin arasına emilip gittiler. Makasla kesip çıkararak hafızamın duvarına iğnelemeyi isteyeceğim kadar etkileyici bir görüntüydü bu.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır. L.N.Tolstoy
Siyah mermer yerleri, granit tezgahları, tavandan sarkan, mutfaktansa bir opera salonuna daha çok yakışacak kristal avizesi yüzünden bu odadan nefret ederdi. Dwayne'in şık giyimi ve kibar davranışları, fakir doğan ama önemli hissedebilmek için zenginliğe sarınmaya ihtiyaç duyan bir adamı kamufle ediyordu. O, evin gösterişli haline bayılıyordu.
Hayat dört mevsimlik bir atlıkarıncaydı. Çoğunlukla da beklenmedik şeyler çıkardı karşımıza. Mutluluk. Mutsuzluk. Rahatlık. Arayış. Sıralamayı bozsan da bir yerde bir araya geliyorlardı. Değişimin insanın içinde ya da dışında olabileceğini öğrenmiştim. Ülkenin diğer ucuna taşınmak insana bakış açısı kazandırıyordu. Akıl sağlığını korumak duygusal ve zihinsel değişiklikler gerektiriyordu. Ama amaç mevsim değiştiğinde baş kaldırmaktı. Nedeni sadece susuzluğunuzu gidermek olsa bile, başkaldırın.
Jake kederli bir şekilde kafasını salladı. "Evleneceğini hiç sanmıyorum. Otel onun metresi." Şef ona bilmiş bir bakış attı. "Bay Routledge doğru kadını bulduğunda evlenecek. Memleketlilerimin söylediği gibi... Eş ve kavun seçmek zordur."
Pacelerin evine saldıranları gözaltına almak Andreas'ın daha fazla sorgulama yapması anlamına geliyordu. Sorgulamaktan nefret ederdi. Sorgulamak konuşmayı içeriyordu ve ardından kıyafetlerini değiştirmek zorunda kalıyordu. Ama sorgu işini başkasına emanet edecek değildi, bu konuda olmazdı. Ve Bayan Tanrının Cezası Günışığı işte burada oturuyordu. Periler tarafından giydirilmiş, elflerle kurabiye pişirmiş, tek boynuzlu at ile çay içmiş gibi görünüyordu.
Reklam
Phoebe öne eğildi."Sanırım ilk kez sizin kağıdınızı kirlettiğinizi görüyorum. Bu sizi öpmenin hoşuma gittiğini ve bunu tekrar yapmak istediğimi söylediğim için rahatsız olduğunuz anlamına mı geliyor? Bu konularda deneyimsiz olsam da, sizin de hoşunuza gidiyor gibi göründüğünü söylerdim." "Bayan Pace." "Evet." "Hiç terbiyen yok mu?" Bunlar neredeyse teslim olur tarzda söylenmişti. "Hayır. Sağduyu ile zıt düşüyorsa yok." Eli masaya düştü ve Phoebe'ye baktı."Sağduyunun terbiyeden bağımsız olduğuna mı inanıyorsun?" Phoebe kendinden emin bir şekilde başını salladı. "Bu konuda evet." Adam iç geçirdi ve kalemini masaya attı.Küçük bir damla ucundan aktı.Anlaşılan bu hafta hayret haftasıydı.Bir eliyle gözlerini ovuşturdu ve tekrar iç geçirdi. "Evet, benim de hoşuma gitti."
Sayfa 256Kitabı okudu
Aileler komik şeylerdir. Buna sahip olanlar her zaman takdir etmezler. Fakat aileniz olmada büyümüşseniz, bazen dünyada yerinizi bulmanız zor olur.
Sayfa 490Kitabı okudu
Emma çay fincanlarında pişmiş unsuz çikolatalı keklere göz atmaya geldiğinde, yüzünde bir gülümseme belirmişti. “Çok güzel,” demişti. “Ve harika kokuyorlar.” “Bir tane dene,” demişti Zoe ona bir kaşık uzatarak. Emma bir ısırık almıştı ve tepkisi Zoe’nin umduğu gibi olmuştu. Yoğun tada daha iyi odaklanabilmek için gözlerini kapatıp hoşuna gittiğini belirtircesine mırıldanmıştı. Ama büyükannesi gözlerini açınca, gözlerinde yaşlar olduğunu gören Zoe şaşırmıştı. “Ne oldu Upsie?” Emma gülümsemişti. “Tadı vazgeçmek zorunda kaldığın ama hâlâ tatlı olan bir aşka benziyor.”
Tutku, her iklimde yetişen bir bitkidir. Harry Truman
Yüzümü ellerinin arasına aldı. “O halde dinle, benim kör, inatçı, sevgili arkadaşım. Tanıştığımız gece o saçma şarkıyı söyleyip gülmememi istediğinde kalbimi çaldın. Ve o zamandan beri seninle geçirdiğim her dakika benden bir şeyler daha çaldın. Ta ki artık seni yanımda bulamayıncaya kadar." Durup nefes aldı. “Yanımda olmadığın zaman elimde hasretinden başka hiçbir şey kalmıyor.”
Sayfa 336Kitabı okudu
Durumlar değişmez. Biz değişiriz. Henry David Thoreau
Reklam
Övgüleri kimin alacağını umursamayan bir adamın, yapabileceği şeylerin ve gidebileceği yerlerin sınırı yoktur. Charles Edward Montague
Bir kelebeğin kanat çırpışı kadar küçük olan bir şey, dünyanın yarısını etkileyebilecek bir kasırgaya neden olabilir. Kaos Kuramı
Sam ayın yansımasına sarılmak isterken boğulan Çinli bir şairin hikayesini okumuştu. Bunu yapmadan önce Yangtze Nehri'nin kenarında pirinç şarabı içiyormuş - bu küçük düşürücü ölüm şekliyle, şarabı fazla kaçırdığı düşünülebilirdi. Ama Tanrı biliyordu ki sahip olamayacağın bir şey ya da birisi için yanıp tutuşmanın bir çaresi yoktu...
Sayfa 139Kitabı okudu
Sam ikinci kat sahanlığındaki penceren dışarı bakmak için duraksadı. Ay daha güneş batmadan belirmişti - beyaz - altın sarısı karışımı, devasa daire, mora çalan kırmızı gökyüzünde gitgide daha da belirginleşiyordu. Bilim insanları yaz gün dönümünde, ayın optik bir yanılsama sonucu olduğundan daha büyük göründüğünü, insan gözünün görsel işaretler olmadığı sürece mesafeleri doğru ölçmeyeceğini söylüyordu. Ama bazı yanılsamalar gerçeklikten daha doğruydu.
Sayfa 139Kitabı okudu
"Erkekler konusundaki içgüdülerime güvenmiyorum" dedi Lucy. "Tıpkı geçen gün okuduğum makale gibi - ateş böceklerinin nüfusundaki düşüşle ilgiliydi. Bu böceklerin kaybolmalarının sebeplerinden biri de modern yapay ışıklandırmaların artmasıymış. Tabelalar, sokak ışıkları yüzünden arkadaşlarının ışıklarını bulamıyorlarmış." "Zavallıcıklar" dedi Zoe. "Aynen öyle" dedi Lucy de. "Kendine mükemmel bir eş bulduğunu sanıyorsun ve ona doğru yöneliyorsun, gözlerini mümkün olduğunca kırpıştırıyorsun ama sonra onun bir çakmak olduğunu fark ediyorsun..."
Ayrılık sonrası zihninizin geçirdiği evreler çok yorucu olur. Geçmişteki olaylar hatırlanır, deşilir, diyaloglar bir kez daha değerlendirilir. Kurutucudan çıkmış çoraplar gibi ipuçları eşleştirilmeye çalışılır. Bunca çabadan sonra ise ayrılmanıza değil, bunun gelişini önceden fark edemeyişinize sinirlenirsiniz.
Reklam
"Bir seçeneğin olduğunu sanıyor gibisin" dedi Cam. "Ama aslında tam tersidir. Aşk seni seçer. Gölgeler, güneşin yönettiği yönde ilerler."
Sayfa 143Kitabı okudu
Librarian
Dev Airbus 340 tıklım tıklım dolu. Koltuklarda çeşit çeşit insan uyuyor. Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk bir sürü insan. Birbirlerine yabancılar ama kader birliği ettiklerinin farkında değiller. Uçak düşecek olsa hepsi aynı dakikada ölecekler ve bu ölüm onları sonsuza kadar bağlayacak. Şu yaşlı kadınla, ona yaslanmış uyuyan torunu, öteki koltukta oturan genç adam, business class'taki iş adamları, hatta pilotlar, gecenin o saatinde bile giysileri kırışmamış olan hostesler. Onlara bakarken "Her yolculuk bir kader birliğidir" diye düşünüyorum, "ama insanlar bunu bilmiyor." Üstelik hangi boyuttan bakarsak o kadar büyük bir gerçek bu. Örneğin insan türünün bu gezegendeki serüveni de bir yolculuk olarak görülemez mi? Ekolojik dengeyi bozmaya başlayan bir yolculuk. Ve bu dengenin bozulması, bütün insanlar için bir kader birliği değil mi?Birbirini tanısın tanımasın, her bireyin kaderi birleşmiyor mu? Her anlamdaki yolculuk böyle bir şeye neden oluyor. İnsanlar başlarına bir şey gelmeyince durumu anlayamıyor, her yolculukta insanları birbirine bağlayan kaderi algılayamıyor.
Sayfa 100 - Doğan KitapKitabı okudu
Librarian
Tanrı merhametten de, şefkatten de daha büyüktür. Tabii şiddet ve cezadan da.Onda hepsi vardır, onda hepsi birdir. Bir olmak demek, çok olanı bir görünümde toplamak demektir, ama farklılıklarını silmeden, aynılaştırmadan, birbirine benzetmeden. Çünkü her varoluşun bir anlamı, bir gereği vardır. Çoğu zaman mesele Tanrı'nın ne olduğu değil, bizim onda ne gördüğümüzdür. Sevgi dolu olanlar merhameti görür, zalim olanlar şiddeti. Zeki olanlar aklı görür, aptal olanlar kör inancı, alimler bilimi görür, cahiller mucizeyi.
Librarian
Hayat can sıkıntıları okyanusunda vecde gelme adalarıdır ve otuz yaşından sonra kara nadiren görünür. En iyi durumda, aşınmış bir kumsaldan diğerine dolaşıp dururuz ve çok geçmeden üzerine bastığımız bütün kum tanelerini tanır gibi oluruz.