“Zavallı Drogo,” diye düşündü, bunun nasıl büyük bir zaaf olduğunun farkındaydı ama sonuçta dünyada yapayalnızdı ve onu kendisinden başka sevecek kimse yoktu.
İnsanın, tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşamadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. İşte tam da o dönemde, Drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, diğerlerinin bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.
Yine de zaman, gitgide daha hızlı bir biçimde akıp gidiyordu; sessiz ritmi yaşamı parçalara ayırıyor, insan geriye bir göz atmak için bile duramıyordu.
Kendisiyle aynı sürgünü yaşayan arkadaşlarına bakarak avunuyor ama onların belki de en zayıf ve en fazla yenilgiye uğramış, örnek alınacak en son kişiler olacağını hiç aklına getirmiyordu.
Yatağa girmeye hazırlanırken içinde acı bir izlenim, adeta eski sevginin azalmış olduğuna, ikisi arasında zaman ve uzaklığın yavaş yavaş ayırıcı bir ağ ördüğüne ilişkin bir duygu vardı…