Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eren

Eren
@Marius
“Tanrı’nın bile gücü içinde değildir, ahlaksal olarak iyi bir insan yapmak (insanı ahlaksal olarak iyi kılmak): Bunu [insan] kendi kendine yapmak zorundadır.” IMMANUEL KANT
METNİN KALBİ
Küçük-burjuvazinin bağrında komünist partisi inşa etmeye kalkmak, kesinlikle bir tesadüf, ya da basit bir yanılgı değildir. Bu Marksizm-Leninizmin özü demek olan "proletaryanın tarihsel rolünü " kavrayamamaktır. Ufku devrimci demokrasiyle sınırlı, küçük-burjuva sosyalizminin, diğer bir deyişle, popülist devrim görüşünün ürünü küçük-burjuva bir parti anlayışıdır. Felsefi teorik dayanakları vardır. Bilimsel sosyalizmi maddi sınıf temeli olan proletaryadan koparmak, işçi sınıfının ideolojik önderliği" kavrayışını aşamamış olmayı da kapsamak üzere, felsefi idealizmden kaynaklanmaktadır .
Reklam
Gerçek bir Marksist yönelişin özünü ve esasını, proletaryanın tarihsel rolünü kavrayış oluşturur. Bu kavrayışa ulaşmış ve dolayısıyla Marksist-Leninist sıfatını hak etmiş bir siyasal hareket. teorik gelişiminin, siyasal faaliyetinin ve örgütsel şekillenişinin odağına yalnızca ve yalnızca işçi sınıfını koyar. Bütün teorik siyasal çabasını proletarya hareketinin sorunlarına, görevlerine ve bilinçli siyasal gelişimine hasreder. Bu kavrayışa ulaşmış bir hareket. her türlü bulanıklık ve muğlaklıktan bütünüyle uzak ve çok net olarak, parti sorununu, bilimsel sosyalizm ile proletarya hareketinin birliği olarak ele alır.
Marksist kitabi bilgileri eklektik bir tarzda savunmak, bir hareketi Marksist- Leninist yapmaz. Marksist teori, felsefi köklerinden ve sınıf niteliğinden koparılarak ele alınamaz. Bilimsel teorik bir gelişimin esasını, Marksist- materyalist teoriyle toplumun nesnel tarihsel gerçeğini çözümlemek ve işçi sınıfının tarihsel ve güncel görevlerini belirleyerek, proleter sınıf eylemine yol göstermek oluşturur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mahir Çayan'ın bütün teorik çabası Leninizmin özellikle geri ülkeler devrimi açısından geçersizliğini kanıtlamaya dönüktü. Aynı şeyi, "Mao Zedung Düşüncesi"nin en radikal biçimini savunarak İ.Kaypakkaya yapmaya çalıştı. THKO'ya gelince, o terminolojide bile Marksizme çok uzak bir hareketti. THKP-C ve THKO, teori ve pratikleriyle daha çok, şehir küçük burjuvazisinin toplumsal-siyasal konumunun ifadesiydiler. Latin Amerika ülkelerindeki devrimci küçük-burjuva popülizminin Türkiye'deki örnekleri sayılabilirler. TKP-ML ise teori ve pratiği ile daha çok köylülüğün yoksul kesimlerinin toplumsal-siyasal konumunun bir ifadesiydi. Asya kökenli devrimci köylü hareketlerinin, özellikle de Maoculuğun, onun özel bir biçimi olan Çaru Mazumdarcılığın Türkiye'deki bir benzeriydi.
Devrimci küçük-burjuva popülizminin başlıca ideolojik özellikleri, ulusal demokratik devrimi mutlaklaştırması, sosyalizmi uzak ve belirsiz bir hedef şeklinde görmesi, proletaryanın tarihsel rolünün kavranamamasının da bir parçası olarak, devrimde işçi sınıfının öncülüğünü reddetmesi ya da bunu "ideolojik önderlik" düzeyine indirgemesidir. Devrimci küçük-burjuva popülizmi, kendi siyasal sınıf perspektifini (devrimci demokrasi ya da küçük burjuva sosyalizmi) işçi sınıfının siyasal sınıf perspektifi (proleter sosyalizmi) olarak sunar. Felsefi temeli diyalektik ve tarihsel materyalizm değil, kaba materyalizmle gizlenen felsefi idealizmdir. Bu kendini en çarpıcı şekilde, sosyalizm sorununu maddi temelinden, işçi sınıfından kopuk ele alışta gösterir
Reklam
TİP-MDD çatışması, proleter sosyalizmi açısından hiç bir şey ifade etmeyen, burjuva sosyalist klikler arası bir çatışmaydı.
Bir grup sendikacı tarafından kurulan TİP, kendiliğinden işçi hareketinin bir ürünüydü ve burjuva reformist bir platformdaydı. Önceleri sosyalizmden bile söz etmeyen "sosyal adaletçi" bir partiydi. Dönemin ilerici aydınlarının katılımıyla belirli bir fikri canlılık kazanmaya başlayan TİP, ilk olarak 1965'lerde sosyalizmden söz etmeye başladı ve kendini "işçi sınıfının sosyalist partisi" ilan etti. Gerçekte ise ne işçi sınıfının partisiydi, ne de sosyalistti. TİP, reformist, parlamentarist bir partiydi. Parlamenter yoldan sosyalizme barışçı geçişi savunuyordu. Yasal mücadeleyi ve örgütlenmeyi temel alıyordu. TİP yönetimi militan devrimci kitle mücadelelerine "provakasyon olur" gerici-pasifist mantığıyla karşı çıkıyordu.
Cumhuriyet sonrası ideolojik birikim denilince ilk akla gelen, Şefik Hüsnü TKP'sidir. Bu parti, bütün bir tarihi boyunca liberal sol bir çizgi izlemiş, bazı araştırmacıların deyimiyle Kemalist hareketin sol bir eklentisi olarak kalmıştır. İşçi sınıfının siyasal mücadelesinin bütün temel meselelerinde sağ oportünist, sınıf işbirlikçisi bir tutum izlemiş, bunun teorisini yapmış, pratiğini yaşamıştır. Bütün bunlar olumsuz bir ideolojik birikim yaratmış ve 1960 sonrasının sol akımları bu birikimden derinden etkilenmişlerdir.
Ne var ki. işçi sınıfının gelişip yaygınlaşan eylemi bir çok defa politik görünüm ve biçimler kazanıp sosyalizm özlemi sınıfın ileri kesimlerinde yaygınlaşsa da kendiliğinden sınıf hareketi olma niteliğini aşamadı. Zira işçi sınıfı, kendiliğinden harekete bilinçli bir ifade kazandırarak onu siyasal sınıf hareketi düzeyine çıkartacak ve siyasal iktidar hedefine yöneltecek öncü devrimci partisine kavuşamadı.(...) Dolayısıyla da bağımsız politik sınıf kimliği kazanamayan işçi sınıfı, değişik kesimleriyle, çeşitli gerici, reformist ve kısmen revizyonist siyasal güçlerin dayanağı ve eklentisi olarak kaldı.
1960'larda yaşanan sosyal kaynaşma ve devrimci sınıf hareketleri, '50'li yıllarda yaşanan ve '60'lı yıllarda güçlenerek süren hızlı kapitalist gelişmenin dolaysız sonuçlarıdır.
Reklam
1960 sonrası, sınıf mücadelesinde ve devrimci sınıf hareketlerinde yeni ve ileri bir düzeyin yaşandığı bir dönemdir. Gerek devrimci kitle hareketlerinin gücü ve yaygınlığı, gerekse devrim ve sosyalizm özlemi ile devrimci fikirlerin kitleler içindeki etkinliği açısından bu dönem, kendisinden önceki hiç bir dönemle kıyaslanamayacak nicelik ve niteliktedir. Denilebilir ki, Türkiye devrimci hareketinde gerçek bir patlamanın ifadesidir. Bu gelişme ne tesadüfidir, ne salt uluslararası etkilerin ürünüdür, ne de 1961 Anayasasının kısmi özgürlük ortamı"nın sonucudur. 1960 sonrasının sosyo-politik gelişmeleri, ancak 1960 öncesinde başlayan ve 1960 sonrasında ek bir ivme kazanarak süren sosyo-ekonomik gelişmeler temeli üzerinde kavranabilir. Yani, Türkiye'de hızlanan kapitalist gelişme ve bunun sosyal sonuçlan temeli üzerinde.
İşçi sınıfından hep söz edip de onun hep dışında kalmak, sosyalizmi şaşmaz hedef saptayıp da emekçi yığınların sosyalist bilincini geliştirmek için en az çabayı sarf etmek bahtsızlığına uğramış nadir bir ülkeyiz biz.
Nesnel koşulların elverişliliği ne olursa olsun, devrimci hareket, yaşanmış sürecin her açıdan köklü bir değerlendirmesini yapmadan bugününü doğru kavrayamaz, yarınını doğru saptayamaz
88 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 saatte okudu
H&N'nin Devlet Sosyalizmi Eleştirisi
Devlet sosyalizmi tarafından hayata geçirilen planlama biçimleri feci bir ölümle son nefesini verdi ve daha önce söylediğimiz gibi, kimse onların yasını tutmuyor ya da onları canlandırmaya çalışmıyor. Bu pratiklerin kötülüğü ve etkisizliği esas olarak karar alma gücünün merkeziliğinin bir sonucuydu. Sosyalist bürokrasiler hem (toplumsal güçlerin merkezkaç akımlarını engelleyerek) merkezdekilerin aynı kalmasını ve yalıtılmasını hem de (komuta kademesinin merkezcil akışını kolaylaştırarak) toplum genelinde emirlerin idaresini sağlamıştır.
2.914 öğeden 2.836 ile 2.850 arasındakiler gösteriliyor.