Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eren

Eren
@Marius
“Tanrı’nın bile gücü içinde değildir, ahlaksal olarak iyi bir insan yapmak (insanı ahlaksal olarak iyi kılmak): Bunu [insan] kendi kendine yapmak zorundadır.” IMMANUEL KANT
Rasyonel bir iradeye sahip olma yönündeki tek umut zihinlerimizin fiziksel nedensellikten muaf olmasıdır.
Sayfa 56 - Alfa Yayınları, 1.Baskı, 2020.Kitabı okudu
Eren okurunun profil resmi
Dennett, yukarıdaki argümana karşı çıkıyor ve Kant’ı da bu argümanı ileri sürmekle eleştiriyor. Sayfa 57’de diyor ki “Altta yatan bu iddianın belli bir çeşitlemesine Kant da kendini kaptırmıştır. İnsani bir eylemin hem fiziksel nedenlerin sonucu hem de rasyonel iradenin verdiği kararlardan birinin hayata geçirilmesi olabileceğini görmeyi o da başaramaz. Yorumcularından birinin iddiasina göre Kant "iradeye sahip olmanın, en basitinden, doğal nedenlerden ziyade akıl tarafiından harekete geçirilmeye yatkın olmak” anlamına gediğini iddia etmiştir. Dolayısıyla filozofun zihin görüşü, aynı zihnin bir parçası olarak tasavvur ettiği irade yüzünden düalist bir çıkmaza girmiş haldedir.”
Reklam
Eren yorumladı.
Bazen hayat, Kant'ın doktora tezine besmele ile başlaması kadar ilginç.
Eren okurunun profil resmi
Öncelikle bu bir tez kapağı değil bir davetiyedir. Bobzin’in yaptığı akademik çalışmaya göre doktora tez ve duyurularında ‘Tanrı’nın adıyla’ ibaresini koymak bildiğimiz kadarıyla 1700’lerin başlarına kadar giden bir gelenek ve bu, basımı üstelenen matbaanın insiyatifinde. Latince, Yunanca, İbranice ve Arapça olabilir bu ibare. Sonuç olarak belge doktora tezi değil bir davetiyedir ve bahsi geçen ifadeyle Kant’ın bir ilgisi yoktur. Olay yine de ilgi çekicidir, o ayrı.
Eren bir yorumu yanıtladı.
Toplumlar artık son şekillerini aldı; herhangi bir değişiklik ancak top-tüfekle ve parayla yapılabiliyor.
Rousseau
Sorel okurunun profil resmi
Derrida toplumun son şeklini almasını neye dayandırıyor? Toplumlar yapay malzemelerden ibaret değil ki son şekillerini alsınlar. Topluluklar birbirlerinden farklıdır zira ve her topluluk oluşun içerisinde bir tarihsel anlar dizisine tekabül eder. Değişiklikler de bu oluşların belirli bir yeğinlik/düzey noktalarına denk gelmesiyle oluşabilir. Böylece değişiklikler salt para ile veya top tüfek ile değil, hakim araçların ve toplumsal ilişkilerin ilişkileriyle değişip dönüşürler. Hakim uçlar arasındaki gerilim oluşun içerisinde daimi bir hareket-oluşa tabidir. Kesintiler, ara devreler olsa da
1 önceki yanıtı göster
Eren okurunun profil resmi
“Toplumların son şeklini alması” argümanı ile “ideolojilerin/tarihin sonu” argümanını birlikte ele almak gerekiyor kanımca. Gramatoloji 1967’de yayınlandığında Daniel Bell’in ünlü İdeolojinin Sonu metinlerinin yayınlanmasının üstünden yedi yıl geçmişti ve gerek Anglo-Sakson dünyada gerek Kıta Avrupa’sında anti-komünist konumun mottosu haline gelmeye başlamıştı. 60’ların sonu etiğin politikanın yerini almaya başladığı yıllar aynı zamanda. Derrida ise bana kalırsa bir politik nihilist ve argümanlarını etiğe dayandırıyor. Bu bağlamda Derrida için toplumlar son şekillerini almışlardır çünkü politika ortadan kalkmıştır. Yalnızca etik vardır ve bu etik hiçbir anlamda toplumsal dönüşüm çabasına izin vermez. Oldukça bireyseldir ve sakınımlılığı salık verir. Bu söylediklerime dair karşı argümantasyon Simon Critchley’in The ethics of deconstruction adlı kitabında geliştirmiştir. Critchley, bu kitapta Derrida etiğinin yıkıcı niteliğinin yanı sıra kurucu bir nitelik de taşıdığını ileri sürüyor. Kurucu etiğin politika ile ilişkisinin nasıl kurulacağı ise bence hala bir muamma.
3 sonraki yanıtı göster

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hegel idealistti, yani kafasındaki fikirleri, gerçek şey ve süreçlerin azçok soyut yansıları olarak görecek yerde, tersine, nesneler ile nesnelerin gelişmesini, dünya varolmadan önce bilinmeyen bir yerde varolan "idea"nın gerçekleşmiş yalın kopyaları olarak görüyordu. Bundan ötürü her şey baş aşağı konulmuş ve dünyanın gerçek bağlantısı tamamen tersine çevrilmişti.
Sayfa 62 - Sol Yayınları, 2008, 10.Baskı.Kitabı okudu
Eren okurunun profil resmi
Bu konu tartışmalı olmakla birlikte; Kant’ın Noumena’sının maddeyle bilinç arasındaki eleştirel mesafeyi sonsuza dek koruduğunu ama Hegel’in ontoloji=epistemoloji formülünün bu mesafeyi ortadan kaldırdığını düşünüyorum. Bu mesafe ortadan kalkınca olumsallıklar kendi yerlerini zorunluluklara madde kendi yerini ideaya bırakıyor.
19 öğeden 1 ile 5 arasındakiler gösteriliyor.