Kadın gözleri yaş içinde kalarak, “Ulu Tanrım! Ne kadir bilen yavrucuk bu!” diye mırıldandı. “Güzel yavru! Şimdi anacığı benim yerimde olsa da onun bu halini görse ne yapardı kim bilir!”
Oliver, “Belki de görüyordur annem beni!” diye fısıldadı. “Belki beklemiştir başucumda. İçimde öyle bir duygu var.”
Yaşlı kadın sevecenlikle “Ateşli yatmandandır yavrucuğum!” dedi.
Oliver, “Herhalde!” diye fısıldadı. “Zaten Cennet’in yolu çok uzak. Oradakiler de öyle mutlu ki Cennet’i bırakıp yoksul bir çocuğun başına gelecek değiller ya! Ama annem benim hasta olduğumu öğrendiyse Cennet’te bile içi sızlamıştır.
Bugün beden ,modernitenin hem göz alıcı hem de körleştirici tezahürü mahiyetinde.Göz alıcı çünkü çok parlak, cilalı ve ışıklar altında.
Körleştirici çünkü her zaman ve her yerde.
Allah insanoğluna yirmi dört saatlik bir gün veriyor onun bile yarısı karanlık...
Demem o ki,dünyada her şey tadımlık...
Ve insan ne yaşarsa o kâr kalıyor.
Yarına çıkacağımız bile belli değil, ağız dolusu öpmek,kucak dolusu sarılmak,kalbimiz göğsümüzden çıkarcasına sevmek varken,"Neden?","Niçin?","Nasıl?" diye sormak tamamen vakit kaybı...
Şimdi hiçbir şey düşünme.
Sus ve yüzünü köy boynuma.
Artık bizim sevmemiz lazım...