Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Furkan

Furkan
@Melagunie
Vatansever Hain
9 okur puanı
Mart 2024 tarihinde katıldı
Baktın, dost düşmana yakınsa, İnsan sevilmez olur. Zindanların soğuğuyla beraber, çılgın sloganlar dolaşıyordu pervasızlıklarla esen... "Herkes özgürdür, herkes için özgürlük!" ...Ya biz özgürlük nedir bilmiyorduk ya da bilenler, bizi içerisine dahil etmek istemiyordu. Savaşımız bu yüzdendi, bu yüzdendi savaşımız! Haklarımızı her savunuşta biraz daha tehdit ediliyor, biraz daha yeriliyorduk çünkü... M.A
Reklam
''Dışarısı, özgürler içindi fakat insanlar, içeriden daha fazla katliama, ölüme, intihara, eziyete ve şiddete maruz kalıyordu.'' M.a
Bu köşeler, ah bu köşeler... zavallılar için hayatın sonunu beklemek yeri; savrulanları dizginleyen, parçalananların toplandığı yer... ah bu köşeler, her zerresiyle tamamıyla zindan! Evsiz adama ev, dertsize dert, ölüye toprak, yaslıya hüzün... sabahtan akşamına hayatın, çileyi boynumuza astığımız; karanlığında boğulup, derin düşüncelere salındığımız bu yer; ah... bu yer, suçlunun evi, mahkûmların vazgeçilmezi; koca bir zindan! M.A

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Onları yuttu bu yer. Onlardan önce gidenlerse, burayı hiç benimsememişti... Diyorum da acaba bizi de bitirecek mi bu zindan, yılgınlık ruhumuzu emecek ve ölüm zamanımız gelmeden posa olup kalacak mıyız?.. Günden güne gücümüz düşüyor, zavallılar gibi dikilmiş parmaklıklar ardından hayatı izliyoruz; üzerimize çalınan yaftalar, haksız ithamlar ve hakaretlerin saldırılarına uğruyoruz daima. Sesimizi bir an olsun yükselecek olsa, demirlerle ezilip kırılıyoruz... korkuyorum, burası bizi de yutacak gibi, direnmezsek düşmana, ölümüne. M.A
Utançla doğrulacak topraktan filizler, büyüdükçe tükürülecek etimize, kemiğimize. Anlayamayacağız; ey bu toprakta büyüyenler! Sizleri eken bizlerdik, ne oldu da bizi beğenmediniz! Bastıracağız tüm öfke ve kinimizle, kendi kanımıza, kendi toprağımızda büyüyenlere. Ve düşüneceğiz kıt akıllarımızla, direneceğiz silahlar ve bombalarla; sahtekârlığımıza geçit yok, ezileceğiz... M.A
Reklam
Gülünç
Utançla gözyaşlarım suratımdan kayıyor ve enseme intikal etmiş baş ağrılarım, doymaz bir arayışa sokuyor beni... tereddüt ediyorum kendimden, yoksa bir hapsi mi yaşamıştım tüm hayatım boyunca... bir çocuk büyüttüm içimde, ta ki, nefret ve hınçla doğrulmasını sağlayana kadar; belime apansız bir bıçak sokuyor, dayanamıyorum!.. Nedir bu karanlık deryanın derdi, nedir beni içten içe kemiren duyguların derdi, nedir bu sokaklarda serserice dolaşmak isteyen bedenimin derdi. Yıllarca gasbolmuşum, titriyor ve ağlıyorum burada, umutlarını ak ve pak tutan hiç kimseniz yok mu? Yok mu burada bizleri çekip bataklıktan kurtaracak, ey... yok mudur bu bataklığı kökünden kurutacak. Tedirgin bir yalnızlık söküyor yine, doğan şafaklarla etime, kemiğime. Düşlüyorum, annemi, babamı ve sokaklarda ölen kardeşlerimi... damarlarıma bir sızı çöküyor, günden boşalan karanlık; ansızın bedenimle birleşmiş halde. İşte bu, işte bu acı ve işte bu şakaklara dayanan gerçeklik; işte, geliyor olmalı ölümüm... soğuktan diş takırdatıyorum ama ne çare, bir kâbusu yaşıyorum hâlâ... Suskunlaşan bu prangalar, bir şeyler anlatmak istiyor artık... ne, ne anlatıyorsunuz sesli söyleyin! Bir çocuğu sessiz bırakmayın lütfen, lütfen!.. Zehir oldu yaşam, ben bu hayatı anlar anlamaz içimde, bir sessiz deprem sarstı tüm sevdiklerimi; çılgınlık, nehir gibi çağlarken içimizde! Tank, tüfek ve çıplanmış bıçaklar; seni, beni birbirimizden ayırdılar. Tamam, susun artık konuşmayın taş duvarlar, niyetinizi anladım dostlarım; boyalar altından gülümsüyorsunuz... ahmağın acılarına da bir bak, nasıl da kıvranıyor!
104
Zehir zemberekti günler... Dün, bugün, yarın, öbür gün, geçmiş, gelecek; tüm zaman bir taarruzdu sanki, birbirinin aynı, birbirinin dehşetini katlayarak artıran... başımı yasladığım duvarlara, gözlerimin önündeki parmaklıklara kadar, boğucu bir karanlık bulmuştu bizleri. Uyuyup kalkıyordum ama, bir şeyleri yapamıyordum hayatta, neydi, neydi söyleyin bana evim saydığım zindan, karanlık koridorlar!
Hüzme
Zaman, çoktan gelmiştir akıncı, seni bekler. Soğukta diş takırdatmak da var hayatta, billurlaşan renklerinde renkli vitrayların; pervasızca kaybolmak da... Şayet ilki, hep bizdedir; yanımızda, dibimizde, ayrılamayacağımızdır. Kaybolmaksa, çocukça ruhlarımız büyüdüğünden beri gerçekleştirmekte zorlandığımızdır elbet. Aklım başıma düştüğünden beri Bir hüznü yaşarım, hudutlarımda. Lakin, sanma beni öylesine Korkak ve aciz! Bir harabedir bedenim, Çilesinden yaşamın Yorgun ve solgun.
Sabır Taşı
Namertler silahlanmıştı, bir öfkenin gölgesinde ve kapaklanmışlardı; hiçliğin pençesinde! Doldurulmuştu içleri, öldürmek hissiyle. Ve bilenmişti gözleri, korkunç bir karartıyla. Böylesine bir gün de öylesine bir gündü! Yaşanmışlıklar aynı, duyarsızlıklar aynı. Düşen gözyaşı, düşen kan damlaları da farksız, aynı. Acı ve feryadın tezahürü,
Damla damla iner arzu, ihtiras, zevk, şehvet ve ihanet... Silinir geçeriz, kasvetli bir girdap bırakılır ardımızda, ‘’O demir düşünceli insanlardan birazdan naif kelimeler uçuşur’’ Arta kalan günlerin, sert ve soğuk çelimsizliklere çalan sıcak bedeninin ansızın soğumasıyla verdiği yakıcı esrar ile, ‘’Hali kötüydü, bahanesi oldu’’ Sıkılıyor dişlerimiz, korkutuyor bizi, bu yaşanmışlık keşmekeşi! Bir çocuk edasını taşıyorum Kurşun yağmurlarında yıkanırken ansızın; Ruhum ölümü gözlüyor, Kaybedenler ülkesinde bir ben ‘çaresiz yetim’
Reklam
Fark
Ne farkı vardı, birinin diğerinden; hiç doğmamış gibi hayat sürmek, hiç ölmeyecek gibi yaşamak?.. Sorular soruyoruz daima, laftayız çoğu zaman oysa, ne kadar aşsak da engebeleri, yolları... ‘Vitraylar altında, umarsızca yaşamakla eş değer, görmemek, hiç kayda almamak da...’ Bir bilinmez gibi yaşıyoruz onca geçip giden, heba olan ve önümüzdeki sayısı günbegün azalan günlerimizi. Aklımıza düşmesin, ölüm denilen gerçek; bir an savrulsak tozumuz kalır, sonradan bizi ezecek! -El edilir- Avcıdan avına Senden acizim ey! Ve kurşun ağlamaklı, gün huzursuzluğa çalan... -El edilir- Avdan avcıya Yandım ey, tıpkı sen gibi!
Yeryüzü, Gökyüzü Direnen Düşünceler Sınırlarının bitimine dek gerilen gergefin üzerine, işleniyor ilmek ilmek nefret. Huzur, tamamen boşaltıldı hayatlarımızdan; ruhlarımıza kelepçeler, prangalar vuruldu! Seni, beni, öbürünü, diğerini hiçbirimizi kayırmayacak bu acı; aksi suretini tek çırpıda göstererek taradı muhataplarını... ‘’kaldırıp atılacak kötülükler bön tavırlarıyla, uzaklara’’ Daha geç olmadan, şimdi tanımalısın kafana çalınan apansız ağrıları. Şimdi bir başka bakmalısın dünyaya; hayatına, dostlarına, ahbaplarına. Yıllanmış suretini hiç olmadığı kadar iyi tanıyorsun, billurlaşan fikirlerinde olgunlaştın; istenilmeyeni atarak, küf tutmuş yüzünü kazıyarak dünyanın, daima ilerliyorsun. Kaynadıkça tadı kaçmış, öfkenin sindirdiği, zihinleri yitilmiş, nefret buudunda kabil olmuş siluetler, tanımıyorlar seni; tanımak istemiyorlar, saldırıyorlar daima! Bedenleri bilinçlerinden kopmuş; insanlıktan boşanarak, hayvanlıkta buluşmuşlar!.. Sende, yaşamın bu viraneliğine rağmen katiyen anlayamayacakları bir dilden seremoni; belki, son duymak istedikleridir bu... Yüksel, yükselebildiğin kadar Ey aciz bedenim, ruhum. Bir adımlık yerdesin, ölüm ve yaşama Derdinse kaybolmak, vasatlığın pençesinde.
''Her ne kadar bana yakın olsalar da bu adamları yaşarken sevemiyordum; öldüklerinde nasıl arardım, bilemiyordum inan.'' A.f
Zindanların yoksunluğu değildi, bizi kıran; Alçalan ve hiçbir acı çekmeyen bu insanlardı, şakaklarımıza soğuk silahlarla dayanan. Karanlıklarda bir süre sonrasında beraber boğulacağımız. A.f
zehir
Şafak doğduğunda anlayacağız tekrardan, Anlayacaklar! kör evlerin umarsız sahipleri; Doğan aydınlığın, kanlı karları nasıl ışıldattığını Ve huzurun, nasıl kaçıverdiğini; zihinlerimizden... Tökezleyeceğiz, yürümeye çalışırken bir zavallı edasıyla Sürülmek isteyeceğiz, aklımızı çizen acı buhranlar ile Dürtülerimizi ele geçiren bu kaçınılmaz duygu yükleriyle Silip götürülmek isteyecek, ölümün dayanılmaz çaresizliğinde Yılacağız; bakacağız etrafa, bizler ki umutları kaybolmuşlar Birer zavallı kimseleriz, oturup düşüneceğiz; kurşunlara ekmek banarken Titrerken cılızlıklarımızla, yavaşça kahrolacak; öleceğiz... Beklemede zaman, bizim için en dehşeti tattıracak hayat!
1.253 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.