Hemen hemen her tür kitabı okurum. Saramago'nun, George Orwell'ın, Jack London'ın ve Faruk Duman'ın büyük bir hayranıyım. Kahve ve kitap bu ikisini de ayrıca çok çok severim.
Din ile siyaset aynı arabada gittiğinde, sürücüler karşılarında hiçbir şeyin duramayacağını sanır. Dümdüz gider, hızlandıkça hızlanırlar. Engelleri tamamen göz ardı eder, körlemesine gidenlerin uçurumu çok geç fark edeceğini unuturlar.
Bir zamanlar, insanlar düşünme işini makinelere devretmiş, böylece özgürleşmeyi umut etmişlerdi; ama bu, makinelere sahip başka insanların onları köleleştirebilmesine yol açtı sadece.
Tüm o duaların finalinde Atatürk ve silah arkadaşlarını anmak var. Onsuz dua eksik bizlere göre. Ali Hoca'nın önünde yazan listede gelmiş geçmiş bütün aile büyükleri yer alıyor; en altta ise Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları. Ankara'da her dua edilen, her mevlüt okunan evde mutlaka ve mutlaka o son satır bu şehri yoktan var eden lidere ve askerlerine ayrılıyor. Nesilden nesile bu sürüp gidiyor. İstanbul'a da gelse bir Ankaralı aile, eğer dua için hoca arıyorsa, birinci soru budur: "Atatürk ve silah arkadaşlarına da dua ediyor musunuz?" Etmiyorsa o kişinin duasını dinlemeyiz.
Çünkü mahalleli diye bir kavram var. Çocuk yaşımda anlat deseler, akraba gibi bir şey derim. Birbirini koruyan kollayan, çok önemli şeyler paylaşan insanlar grubu.