Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

By the way…

By the way…
@MellYilm
1939'da doğmuş, İkinci Dünya Savaşın'nda bilinçlenen biri olarak kurulu düzenlerin bir gecede ortadan yok olabileceğini biliyordum. Değişiklik şimşek hızında olabilirdi. Burada olmaz sözüne güvenilemezdi. Her şey her yerde olabilirdi, Şartlar uygunsa.
Sayfa 15 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Erk Şehir
Şehri avucumun içine alsam, elimde bir bez, her yanını ovalayıp parlatsam...şehir tehditten arınır mı?... Binbir çeşit kadınlık hali yepyeni bir kadere kavuşur mu? Bu şehir yüzyıllardır erkektir ve kadınları sevmeyi bilmez. İşte bu yüzden, bu şehirde ben her gün kendimi defalarca öldürürüm.
Sayfa 171 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Kıyamazdı ki...
... hamile olduğunu bilsem elimi bile sürmezdim derdi... ama hamile ve deli ve hamile ve deli ve hamile bir kadını sığındığı köhne bir vagondan yaka paça dışarı da atamazdım ki derdi... kıyamazdım ki derdi... insanlığa sığmazdı derdi... Çok sarhoşken vagondaki kadını becermeyi severdi...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Madam Arthur Bey
"Ah Madam Arthur Bey annem sizinle sevişirken mutlu muydu anlatsanıza? Kadınlar sevişirken mutlu olmaz. Acı çekerler. Sadece acı çekmeyi seven kadınlar sevişirler. Sizin içinizdeki kadın da mı acı çekmeyi seviyor? Ben hem acırım, hem acıtırım. Doğam gereği."
Teker teker öldü hepsi. ... Bir tanesini astılar biliyor musun? Evet darağacında sallandırdılar. Orasını burasına pamuklar tıkayıp boynunu kırdılar. Dili dışarı çıktı. Kemiklerinin çıtırdama sesini duyduk hepimiz. ... İçinde 3-5 şarkı, onlarında çoğu marştı. Dağıldı gitti ahşap zeminde, gözümün önünde. Bir kızımıda öldürüp sokak ortasına attılar... Onun içindede bir sürü türkü. Hepsini ben ezberlettimdi. "Aynalı körük olmazsa ben gelin gitmem, ud kemani çalmazsa aynalı körüğede binmem." ... Türküler dağıldı gitti dört bir yana. Fareler kemirdi içindeki davulları,kemençeleri, bağlamaları, sazları ... Bir keresinde de Sivas'tan tabutla dönmüştüm... Otobüse zar zor koymuştuk tabutu. Hem ağırdı, hem de yaz günü içindekiler çok fena kokuyordu. Kaç kişiyi sığdırmıştık hatırlamıyorum ama içindekilerden biri benim sarı oğlumdu. Yanarak ölmüş, küle dönmüş... Herşey yanmış onunla birlikte.
Reklam
77 yılda 321 tane şarkı öğrenmiştim. Şimdi ben ölünce ne olacak onca şarkı kuzum? Sen biliyor olmalısın, daha önce ölen çok insan görmüşsündür. İçlerinden şarkı çıktı mı hiç ölülerin doktorcuğum? ....... Tam ölürken içimdeki şarkılardan birinin kıpırtısını hissetsem.
Sayfa 19 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Delirerek Ölenlere
Size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım. Sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret, doğurmaya mahkum, Çocuklarının kaybetmekle mühürlü, yalnız, yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım.
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Bir gece daha sona ermişti. Denizde Orhan Ata Rüzgarı uğulduyor, Mılgın Aka Dalgaları yuvarlanıyor, pırıl pırıl gökkubbenin bir ucunda, Emrayin Yıldızı ışıl ışıl parlıyordu.
Sayfa 110Kitabı okudu
- Baba ben buraya gelemeden önce neredeydim? Tuhaf ama hoş bir soruydu. Karısı ve o sessizce, gözleriyle gülmüşlerdi. Emrayin ne diyeceğini, ne cevap vereceğini bilemeyince, buraya gelmeden önce nerede bulunduğunu söyleyemeyince, karısı kimbilir ne kadar zevklenmişti. Şimdi olsa, oğluna, dünyaya gelmeden önce kendi içinde yaşadığını, kanında, belinde olduğunu, sonra annesinin karnına geçtiğini, ordan çıkıp kendisini yenilediğini, baba olarak onda yaşadığını ve şimdi, yok olduktan sonra, varlığını onda sürdüreceğini, onda ve onun çocuklarında var olmaya devam edeceğini söylerdi.
Hey rüzgarların şamanı olan kancık herif! Bir kancık değilsen, rüzgarların efendisi isen, hani nerede rüzgar!? İninde geberip gittin mi? Yoksa dünyanın bütün köpeklerini topladında onlarla çiftleşiyor musun? Teker teker her birinin altına yatmaktan rüzgar göndermeye zaman kalmıyor mu pis kancık! Şu pis sisin içinde kalakaldığımızı, çürüyüp gitmekte olduğumuzu unuttun mu? Yanımızda bir de çocuk olduğunu biliyor musun ha! Susadı çocuk, susadı! Anlıyor musun? Yanımızda ilk kez denize açılan bir çocuk var! Kalleşlik değil mi yaptığın! Eğer rüzgarların efendisi isen, kokuşmuş fok boku değilsen, gönder rüzgarını! Anlıyor musun beni? Kuyruğunu şu sisin altına sok da bir fırtına gönder bize! Thangila'yı gönder kancık şaman! Bizi denize savur, dalgalara göm, alçak herif! Eğer rüzgar göndermezsen , bende bir erkek köpek olarak geleceğim yanına! Ama yağma yok! Yaltaklan, yaltaklan, kudur! Kudurgan köpek! .......... Rüzgarların şamanı bir dilsiz ve sağırdı. Küfürlere kızmamış, fırtınaları üzerlerine salmamış, parmağını bile oynatmamıştı.
Reklam
Ne büyük bir felaketti gönlün hiç yaşlanmaması! Çünkü gönül yaşlanmayınca, düşleri, düşünceleri de değişmiyordu. Ve insan ancak rüyada, düşüncelerde hür ve ölümsüzdü.
Zaten düşler çok defa saçma sapan olur ve insanın başını ağrıtırdı.
O öldüğü zaman, bir başka insan onun düşüncelerini daha ileriye, sonra bir başkası ondan da ileriye götürecek ve bu, sonsuza kadar böyle sürüp gidecektir. İhtiyar bunun bilincindeydi. Ve bu onu, biraz buruk da olsa, acı da olsa, tatmin ediyordu. Bu onun için, bağdaşmazı bağdaştırmak, uyuşmazı uyuşturmaktı.
Deniz, karanın meydana gelmesine çok kızdı ve o günden beri sakinleşmedi. O gnden beri denizle kara arasında savaş sürüp gidiyor. Ve insanoğlu bazen denizle kara, kara ile deniz arasında, çok güç durumlarda kalıyor. Deniz, insanları hiç sevmez, çünkü insanoğlu denizden çok karaya bağlı...
Geri117
269 öğeden 256 ile 269 arasındakiler gösteriliyor.