Basit bir kıskançlık olayı bu. Yeteneği olmayıp da hevesi olanları, gerçek yeteneklere çamur atmaktan başka yapacakları bir şey yoktur çünkü. Ne denir, bu da bir çeşit avuntu işte!
İşte burada, erkek kardeşim dağ ile kız kardeşim deniz arasında oturuyorum.
Biz üçümüz kendi yalnızlığımızın içinde biriz, bizi birbirine bağlayan aşk da derin, güçlü ve gariptir. Üstelik, kız kardeşimin derinliğinden daha derin, erkek kardeşimin gücünden daha kuvvetli ve benim meczupluğumun garipliğinden daha gariptir bu aşk.
Yenilgi, Yenilgim, kıvılcım ve kalkanım, saçan kılıcım
Gözlerinde, okudum
Taç giymenin kölelik olduğunu,
Ve anlaşılmanın alçalmak olduğunu,
Sahip olmanın, bütünlüğe ulaşmak
Ve olgun bir meyve gibi, düşmek ve tüketilmek olduğunu, okudum gözlerinde.
Yenilgi, Yenilgim, benim ölmez cesaretim,
Sen ve ben, birlikte güleceğiz kasırgayla,
Ve ikimiz, mezarlar kazacağız içimizde ölenler için
Şevkle tutunacağız güneşe, Tehlikeli olacağız!
İnsanların yazgıları çok farklı birbirinden. Kimileri güçlükle sürüklerler can sike silik varlıklarını. Hepsi birbirine benzer bu zavallılar Mutsuzdurlar. Kimilerine ise, sizin gibilere örneğin, ki milyonda birdir bunlar, nasıl da ilginç, aydınlık, anlam dolu bir yaşam düşmüş... Mutlusunuz siz...
Tanımadığım birilerine bal vermek için kendi hayatımı yok ettiğimi, en güzel çiçeklerimin tozunu yağmaladığımı, çiçeklerin kendilerini de koparıp köklerini ayaklarımın altında ezdiğimi hissederim. Şimdi kaçık değil de ne derler bana?
Basit bir kıskançlık olayı bu. Yeteneği olmayıp da hevesi olanları, gerçek yeteneklere çamur atmaktan başka yapacakları bir şey yoktur çünkü. Ne denir, bu da bir çeşit avuntu işte!