Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Asu Gök

Asu Gök
@Miss_Steinbeck
Sabitlenmiş gönderi
Mümtaz Nuran’ı her eve bırakışında bunu sonuncu zannederek korkardı. Ona göre insan ruhunun en az tahammül edebildiği şey, —belki daha ötesi olmadığı, kendimize mühlet vermeden yaşamağa mecbur olduğumuz için olacak— saadettir. Istırabın içinden geçeriz. Tıpkı çalılık, taşlık bir yolda yürür, bir bataktan kurtulmağa çalışır gibi ondan sıyrılmağa çalışırız. Fakat saadeti bir yük gibi taşırız ve bir gün farkında olmadan yolun bir ucunda, bir köşeye bırakıveririz.
Sayfa 222 - 25. baskı
Reklam

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Michelangelo veya Rembrandt, Delacroix veya Cézanne, Picasso beya Matisse, hatta daha yakın dönemden de Kooning veya Warhol ayarında kadın sanatçı yoktur, aynı zamanda bunlara eşdeğer siyah Amerikalı sanatçı da yoktur.
Sayfa 41
Mesele şudur ki, bildiğimiz kadarıyla çok büyük kadın sanatçılar olmamıştır... ...Fakat aynı zamanda, ne kadar iyi niyetli olursak olalım, hiç büyük Litvanyalı caz piyanisti ya da Eskimo tenis oyuncusu da yoktur.
Sayfa 41
Reklam
Sorun, feministlerin kadınlığın ne olduğuna dair anlayışından değil, çoğunluğun sanatın ne olduğuna dair paylaştığı yanlış anlayıştan kaynaklanıyor: Sanatın bireysel, duygusal deneyimlerin doğrudan, kişisel bir ifadesi, kişisel yaşamın görsel yollarla ifade edilmesi olduğu şeklindeki o saf görüş. Sanat çoğu zaman hiç de böyle bir şey değildir, büyük sanatsa hiç değildir.
Sayfa 40
Bu "benlik ve tarih arasındaki kesişimi" anlatmak için 1948 yılında, henüz 17 yaşındayken İngiltere'ye yaptığı bir yolculukta kendinin "Brooklyn'den bir Yahudi" olduğunun bilincine vardığını dile getirir. Egemen kültürel yapılar içinde marjinilaze edilmenin ve bunun onu "doğal-olarak-kabul-edilen-beyaz-erkek-konum"u sorgulamasına, böylece kimlik ve temsili üzerine düşünmeye başlamasına yol açışını anlatır.
Sayfa 27
Bana göre hiçbir şey, benlik ve tarihin kesiştiği nokta kadar anlaması güç, etkili ve ilginç olamaz.
Sayfa 27
Sorun bizim kaderimizde, hormonlarımızda, aybaşı kanamalarımızda, kadın olmamızda değil, kurumlarımızda ve eğitimimizdedir—burada eğitim sözcüğünü, anlamlı simgeler, işaretler ve kodlarla çevrili dünyamıza adım attığımız andan itibaren yaşadığımız her şeyi kapsayan bir anlamda kullanıyorum.
Sayfa 23 - Sunuş/Catherine Grant
Nochlin, sanat dediğimiz olgunun kategorik olarak bir takım aktörlerin ve kurumların oluşturduğu bir kültürel ağ olduğunun bilincini taşır. Dediği gibi, bugün bile sanatın bireysel, duygusal deneyimlerin doğrudan kişisel bir ifadesi olduğuna inanırız ama sanat aslında tam da böyle bir şey değildir. Nochlin'in işaret ettiği gibi, "sanat üretimi, zaman içinde tanımlanmış belirli uzlaşımlara, şemalara ya da kod sistemlerine" dayanır ve "ne dokunaklı bir yaşam öyküsü ne de kişisel sırların fısıldandığı bir iç dökme aracı"dır.
Sayfa 14
918 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.