Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melek Yaman

Melek Yaman
@MlkLrm
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: bahçesinde ebruliiiii hanımeli açan ev..
Evet, ben bir korkaktım ama korkaklar da intikam alırdı.Belki de en iyi intikamı korkaklar alırdı. İlan etmeden, sinsice bekleyerek, hiç kimsenin ummadığı bir anda…
Sayfa 338 - EverestKitabı okudu
Reklam
“Henüz harbin ikinci yılında idik. Fakat bu kendi hallerine terk edilmiş kadınların takati tükenmiş, harbin ne zaman biteceğini soruyorlardı. Bunlar sadece cephedeki sevgililerini düşünmekle kalmıyor, bütün Türkiye’yi ve orduyu beslemek vazifesi Anadolu kadınlarının omuzlarına yüklenmişti. Her halde bu zavallı kadınlar bir hayli yıl daha bu yükü taşıyacaklardı ve zavallıların pek azı dünya gözü ile kocalarını veyahut oğullarını görebileceklerdi”
“Ne Yunanlılar ne de biz, ölülerimizi gömmeye vakit bulamamıştık. Türk ordusu, Türk şehirlerini ateşten kurtarmak için var hızıyla ilerliyor, Yunan ordusu ise, yaptığı bu tarihî yangınlardan süratle kaçıyordu. Türk ordusu şehirden şehire geçtikçe, hep bu yanık harabelerle karşılaşıyordu. Halk darmadağınık. Kadınlar aklını kaybetmiş gibi yerdeki taşları tırnaklarıyla ayırıyorlar. Halkın içinde korkunç bir kin hissediliyor. Cehennem dünyaya gelmiş gibi. İki millet, birisi yakıp yıkmış, ötekisi kurtarmak için hareket hâlinde. Hiçbirisi öbür tarafa zerre kadar merhamet göstermiyor.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Durum çok korkunç bir hâl alıyordu. Yüz bin kişilik Yunan ordusu, bütün mühimmatı ve levazımı ile, Ankara’ya gelmek istiyordu. Hatta, Ankara’da bazı İngiliz zabitlerine ziyafet vereceklerini söyleyerek onları davet etmişlerdi. Türk ordusu yirmi beş bin kişilikti. Henüz bir mağlûbiyet geçirmişti. Ateş kuvveti Yunanlıların yarısından azdı, nakil vasıtaları çok kıttı, silâhları değerce düşüktü. Bu, son teşebbüstü. Ya son bir taarruza geçmek ya da mahvolup gitmek gerçeği ile karşı karşıyaydık. Fakat, bizler o günü görmeyecektik. İşte, garip bir surette “ben” denilen şeyin tamamen milletin içine karışmış olduğunu en fazla o zaman hissettim.”
“O anda duyduğum teessürü ve savaşa karşı nefreti hiç unutmayacağım. Fakat, biz savaş yapmaya mecburduk. Çünkü düşmanlar evlerimize kadar gelmiş, savaş istesek de istemesek de, yurdumuzu yakıp yıkacaklardı. Niçin? Çünkü, bir veya birkaç siyaset adamı Yakın Doğu’nun haritasını değiştirmek hevesine düşmüşlerdi”
Reklam
“Türk ordusunun bu çetin savaş günlerinde, köylerde çok yardıma ihtiyacı vardı. Bu yardımı da sade Ankara’da bulunan Hilâl-i Ahmer’den görebiliyordu. Bunu Ankara kadınları hazırlamışlardı. Ankara kadınları beni bu işin başına geçirmek istedilerse de, ben sade bir aza olmakla yetindim. Çünkü hâlâ sıtma nöbetleri geçirmekteydim”
“Yalnız geri hizmetlerinde değil, bizzat savaşta dövüşmüş kadınlar olduğunu da söylemeyi vazife sayarım. Bir tanesi Osmaniye’de Raziyeler Köyü’nden Rahime adlı bir kadındı. Bu kadın, Kilikya’da Miralay Arif’in 11. Fırkası’nda bizzat dövüşmüştü. 1920’de gönüllü olarak başıbozuklara katılmıştı. 1920 Şubatı’nda Hasanbeyli tüneline hücum edenler arasındaydı. Bunlar, Fransızlardan seksen tüfek, iki makineli tüfek almışlardı. Harpte ölen iki kişiyi de bu kadın sırtında getirmişti. Çevikliğinden dolayı ona ordu Tayyar adını vermişti. 1920 Haziranı’nda Osmaniye’de, Fransız istihkâmlarına hücuma o önderlik etmiş ve bu karargâhın önünde vurularak ölmüştü.
“Kadınlar, daha zor bir durumdaydılar. Çünkü, öküz arabaları kırılıp çamurlara saplandığı zamanlar, onlar cephaneleri sırtlarında taşırlardı. Aynı zamanda, yine kadınlar ekiyor, biçiyor ve savaşan erkekleri besleyen mahsulü onlar yetiştiriyorlardı.”
“Ne haricî dünya ne memleketin içi Millî Hareket’in manâsını anlamamışlardı. Çünkü, bu hususta haber alamıyorlardı. Bunu Yunus Nadi Bey ile Anadolu Ajansı olarak başlamayı konuştuğumuzu anlattım. Teklifimiz, bu ajans haberlerini telgrafhanesi olan her yerlere göndermek ve olmayan yerlerde de camilere ilân halinde yapıştırmaktı.
“O gün, bu asker olmayan çetelere karşı hislerim çok değişti. Çok dikkate değer psikolojileri vardı. Bir taraftan çok şiddetli ve kanlı, bir taraftan da çok insan hisli idiler. Hele verdikleri sözden hiç dönmüyorlardı. Hükûmet denilen şeye karşı büyük bir nefretleri vardı. Çünkü, hükûmetin kanun adına diye her türlü şeyi yaptığına emindiler. Fakat, Türkiye’nin sadık evlâtlarıydılar.”
Reklam
Bir zamanlar ortak yolsuzluk yapan, cinayetler işleyen, gasp ve soygunlar düzenleyen düşmanlarının birini defterdar, diğerini kazasker olarak bulması kaderin cilvesi olsa gerekti. O anda Sultan’a acımak geldi içinden. Çevresini ne tür heriflerin sardığından habersiz, tebaası ve milleti için çırpınıp durmadaydı.
Sayfa 152 - Kapı yayınlarıKitabı okudu
“Ayşe’ciğim bak benim de kollarım hala sağlam, her azam parçalanıncaya kadar İzmir için dövüşeceğime yemin ettim. Gözündeki kanlı yaşları sil. İstersen İhsan’ı sev. O zavallı seni çok severdi. İki sene sırtında Ateşten Gömlek taşıdı. Nihayet İzmir’e senin kollarının arasına düştü. Bir tek insana bu kadar saadet yetmez mi? Benim arkamdan bu ateş gömlek hiç çıkmayacak, öldükten sonra da, ebediyen taşıyacağım. Fakat ben onu, o ateşi, o ıstırabı seviyorum Ayşe.
“İşte mitralyöz tıkırtıları... İşte top, işte kurşun vızıltıları. İşte mütemadiyen yere serilen atlı ve yaya askerler. Hâlâ korkmuyorum. Ne garip şey... Harpte yegâne korkunç şey insanın korkusu galiba. Hezimet ve ricat olmayan yerde meğer korku yokmuş. Harp ne basit bir şey.”
— …’inci Alay’ın kumandanı şehit oldu. Kumandan Bey’den, Alay’ın kumandasını almak için rica ettim. Ateşe yakından dokunmak istiyorum. Görüyorsun ya, havalar ne kadar soğuk. Odada bile palto ile oturuyorum. Gülmeye çalıştı, fakat yüzünde buruşukluklar hâsıl olmasından başka bir işe yaramadı, gözleri soluk ve derindi. Yanına gittim, bilmem niçin, omzunu okşadım: — Beni de beraber alamaz mısın, ben de çok üşüyorum, ben de ateşe yaklaşmak istiyorum. — İnsan ateşten bazan kolunu bacağını, bazan da canını yakar, Peyami... — Bunu ben zaten biliyorum, İhsan.”
“Artık ikinci haftanın sonundayız. İki ordu da soluyor, gözleri ateş gibi yanıyor ve dizlerine kadar kan içinde yürüyorlar. Hangi tarafın başı daha sağlam? Hangi taraf bu kan içinde başı dönmeden, gözleri kararmadan yumruğunu hasmının kafasına nişan alarak indirecek? Bunu sorduğum anla cevap aldığım an birbirinden o kadar uzak değil.
808 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.