Hem anlatsana bana :
nasıl oluyorda çıldırmıyoruz
öleceğimizi bildiğimiz halde?
Yoksa, ben ölmem gibi mi geliyor insana.
...
Yoksa ölmeye de mi alışıyoruz
ihtiyarlamaya alıştığımız gibi.
Bence bunun sebebi şu :
herbirimizdeki kısalığa rağmen
yaşamak daha kuvvetli ölümden.
Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.
Dövünmek neyi çözümler? Ne dövünmek ne de düşünmek, hayatı değiştirmiyor. Hayatı, kendi icadımız fakları, prangaları zorlamak, parçalamakla değiştirebiliriz. Yoksa daha iki bin yıl keçiler kadar bile mutlu, haysiyetli bir hayata kavuşamayız.
"Bineceğin trenlerin soluğu tükenmesin. Ayağını attığın yerler deprem görmesin. Denizler uslu, vapurlar yollu olsun. Ferman et rüzgâr beni de alıp oralara atsın."