Kont

Hem anlatsana bana : nasıl oluyorda çıldırmıyoruz öleceğimizi bildiğimiz halde? Yoksa, ben ölmem gibi mi geliyor insana. ... Yoksa ölmeye de mi alışıyoruz ihtiyarlamaya alıştığımız gibi. Bence bunun sebebi şu : herbirimizdeki kısalığa rağmen yaşamak daha kuvvetli ölümden.
Sayfa 485Kitabı okudu
Reklam
İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır
Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dövünmek neyi çözümler? Ne dövünmek ne de düşünmek, hayatı değiştirmiyor. Hayatı, kendi icadımız fakları, prangaları zorlamak, parçalamakla değiştirebiliriz. Yoksa daha iki bin yıl keçiler kadar bile mutlu, haysiyetli bir hayata kavuşamayız.
Kanun yalnız biz fukaralar için var. O da cezalandırırken sade!
Sayfa 150Kitabı okudu
Reklam
"Başın pınar, ayakların göl olsun! Ne istersem senden isterim..."
Çoğu zaman saçmalarım oysa. Saçmalamak bir zorunluluk.
Ha, neyini mi merak ettim? Serçe parmağındaki tüyden, kulak memendeki tatarcık ısırığına, düşlerine, esnemene, şıpıdık terlikle mutfaktan çıkışına kadar nen varsa!
"Hiçbiri, hiçbiri bilemez kim olduğunu. Onlara otuz yıl felsefe ve insanlık tarihi öğretmeliyim ki değerini anlayabilsinler."
Reklam
"Ben senin mecburunum - başkaca yokum - yasak şiirimdir her hâlin ayrı - isyanını seviyorum genç, güzel, cesur..."
"Bineceğin trenlerin soluğu tükenmesin. Ayağını attığın yerler deprem görmesin. Denizler uslu, vapurlar yollu olsun. Ferman et rüzgâr beni de alıp oralara atsın."
110 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.