Deniz bir altın seline dönüşmüştü. Her sallantıda, kıpırtıda bir yakamoz… Bir de yıldızlar. Yıldızların üstünden kayıyorlardı. Gözlerinin önünden de durmadan akan ustura gibi yıldız çizgileri geçiyordu.
Bir “ohhh”, çekti Poyraz, “ ben ömrümde hiç böyle lezzetli bir yemek yemedim. İçim dışım deniz kokuyor. Ben deniz içtim, deniz yedim, tepeden tırnağa deniz oldum.”
…vah vah, dediler balıkçılar, kendi etti kendi buldu. Hızır onun keçilerinin sütlerini çalmasına doksan dokuz yıl dayandı, sonra da canına tak etti, tuttu onu kayalardan aşağıya yuvarladı…
Zaten edebiyat Homeros’la başlayıp bitmişmiş. Shakespeare üstüne baharat serpmiş, Cervantes kapıyı kapamış, Kafka kapıya nal gibi kilidi asıvermiş, Orwell da anca Huxley’nin Zamyatin’i taklit etmesi sayesinde delikten bakmışmış.