Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammet İkbâl

Ancak ben insanın kıymetinin kuvvetine göre biçildiğini artık öğreniyordum. Cephede en ağır görevlerin altından kalkan Selahattin Efendi, bir hiçti... Ama bugün Ordu Yaveri Selahattin Efendi önemli bir kişiydi. Nasrettin Hocanın kürk hikâyesi geçerliydi hayatta...
Reklam
" Cehaletle ilmin mücadelesinde, ilmin mağlubiyetini görmek acıdır. " K. Karabekir Paşa
Binbaşı Kemal: - Kumandanım inşallah yakında Bağdat'ı alırız... dedi. Kemal'in bu sözüne karşılık Karabekir: - Kemal Bey, Türk'ün asırlarca kanını ve emeğini emen bu topraklardan kurtulmak, Türk'ün saadetine hizmet eder. Gönül buralarını bu suretle bırakmaya razı değildi. Fakat mademki oldu, artık biz Türk emeğini Türk topraklarına verelim, Arabistan'ı Arap'a bırakalım. Kumandanın bu cevabı hepimizi şaşırtmıştı. Bu top- rakların kaybından Karabekir âdeta haz duyuyordu. İçimizden çok ağır düşünceler geçirdik. Oysa zaman, Karabekir'in düşüncesini haklı çıkardı. Her yeni fikir, daima böyle beğenilmez ve muhalefetle kar- şılanır. 1917'de tepkiyle karşılanan fikirler sonradan milletin malı olmuştur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Arabadan atladım, gürültünün ne olduğunu anlamak istedim. Mahalleye girince korkunç bir manzarayla karşılaştım. Bizim gözleri fırlamış neferler, kadın, çocuk, erkek, ihtiyar halkı zorla topluyorlar ve kasabadan çıkarıyorlardı. O sırada bulduğum bir subay şu bilgiyi verdi: " Biz ordunun ağır yaralılarını, başlarında subay ve doktorları olduğu halde hastane yaptığımız yerlerde bırakmıştık. Askerlikte usul buydu. Ne var ki Bekir Sami'nin tümeni tam Kâzımiyye mahallesinden geçerken duyduğu feryatlar üzerine kasabaya girmiş ve görmüş ki, hastanelere hücum eden Araplar; kolu bacağı kırık yaralıları, yataktaki hastaları, birer ip takarak sokakta sürüyorlar, hastaneleri yağma ediyorlar. Hastaları soyuyorlar. Halkın, Türk ordusu gitti diye korkusu kalmamış. Bekir Sami durumu görünce Kâzımiyye halkını toplamaya başlamış. ..." Geldim, öğrendiklerimi kumandana anlattım. Otomobili sürdük, biraz ilerde henüz ışımaya başlamış havanın yarı aydınlığında Bekir Sami'yi tümeninin başın- da bulduk. Karabekir, Bekir Sami'ye sordu. O da yukarda anlattığım gibi durumu açıkladı. Karabekir: - Peki bu halkı ne yapacaksınız? - Şimdi ne yapacağım görürsünüz. Biraz sonra ateş sesi duyuldu. Bir de ne görelim!.. Bekir Sami dört yüz kişiden fazla olan Kâzımiyye halkını kurşuna diziyor. Çok üzülen Karabekir: - Bekir Bey ne yapıyorsun? Bu halkın ne günahı var? - Dört yüzyıllık Osmanlı tarihinin hesabını görüyorum. Geceyi orada geçirdik. İngilizler daha Bağdat'a girmemişlerdi. Bağdatlı subaylara ailelerine veda için izin vermiştik. Karargâhta bir Bağdatlı Yüzbaşı Tevfik vardı. İsteği üzerine ona da izin verildi...
Kazım Karabekir Paşa
Kumandan masasının başına oturmuş, önüne bir bardak bira koymuştu. İçki içmeyen ve içtiği zaman çok gizli kalmasını isteyen Karabekir'in bu hali çok üzüntülü ve heyecan içinde bulunduğunu ve formaliteye aldırmaz bir duruma düştüğünü gösteriyordu.
Reklam
Binbaşı Ahmet Bey çıkageldi.: " Bu birlik esir olacaktır, Araplar düşmana kaçıyor, ben bu işi yapamam." dedi. Biz savaşta, Arapların düşmana kaçtığını veva kolayca esir olduğunu görüyorduk. Önce bunu Arapların korkaklığına verdik. Sonradan öğrendik ki, bunun sebebi İngilizlerin Araplara propaganda ettiği istiklal fikriymiş. Osmanlı Devleti 1917'de bu durumu değerlendirmiş değildi.
Kütü'l Âmmare Zaferi Bildirisi
Arslanlar; 29 nisan 1916 1- Bugün Türklere şeref ü şan, Ingilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes semasında şühedamızın ruhları şad ü handan pervaz eder- ken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. 2- Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okun- mayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allaha hamd ü şükür
Osmanlı zihniyetinde kibarlık ve asalet, mümkün olduğu kadar Türk'e benzememek ve Batılıya benzemek demekti...
" O tarihte Revandiz birkaç ağanın elindeydi. Yani bütün toprak ve köyler ağaların malı... Köylüler, köy evlerinde ve köy topraklarında bu ağaların kiracısı... Köylünün bütün emeğini bu ağalar almakla kalmaz, halkın bütün hayatına da ağa sahip... İstediğini yapar, asar keser, istediği kadını kocasından, babasından alıp istediğine verir... Osmanlı Devleti de ağaları korur... Bu durum hemen bütün Doğu illerinde geçerli... Köy ağaları, şehir eşrafı, tam ortaçağın feodal reisleri...
(1914, 1. Dünya Savaşı - Kafkas cephesi)
- Çocuklar! Vatanında güven ve rahat sağlayamamış milletin savaşması cinayet değil, cinnettir. Kader bu milleti bir sürü cahil ve deliye teslim etti. Bakalım ne olacağız? Türkistan'ı ve İran'ı kurtaracağız ama, ilk öde- vimiz bunlardan önce Türkiye'yi kurtarmaktır. Bunun kimse farkında değil.
Reklam
"Kimsenin lütfuna olma talip, bedeli cevheri hürriyettir..." | Namık Kemal
Özetle bir kaynaşma vardı. İttihad-ı Terakki Dahiliye Nazırı Talât Beyle Osmanlılığı, Harbiye Nazırı ve artik Damad-ı Hazret-i Şehriyari Enver Paşayla Müslümanlığı, Bahriye Nazırı Cemal Paşasıyle Türklüğü temsil ediyordu. Ben Türkçüydüm, ama İslâmlığın da fena olmayacağına inanıyordum. Oysa çeşitli kesimlerden gelmiş subayların buluştuğu bir yer olan orduda Osmanlılık ön alıyordu.
Rum köyü benim için güzel bir inceleme konusuydu. Bizim köylerin tersine, burası temiz bir şehir manzarası taşıyordu. Kilise çok düzenli çalışıyordu. Papaz, Atina'dan gelmiş üniversite mezunu bir Rum. Akşamlaı adeta bir Beyoğlu hayatı vardı. Saz, eğlence, dans... Neşe ve refah... Aralarında iki saat mesafe bulunan Türk köyüyle Rum köyü... Bizimki batıyor, onlarınki çıkıyor.
2.540 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.