Duygusal iyilik hâlimizin harcında empati, yani insanın insana yankısı vardır. Anlayışlı bir tutuma sahip olmak demek, bir kişinin düşünce ve duygularını önden bilmek demek değildir. Sadece dinlemeye ve keşfetmeye açık olmak demektir.
Kötülük, insanın bu dünyanın tek ve ebedî hâkimi olduğu yanılmasından kaynaklanıyor. Hayatın kırılgan ve faniliğini bütün hücrelerinde hissedebilen birisi kötülüğe meyledemez.
Hayat boyunca türlü hayal kırıklıkları ve kayıplarla yüzleşiriz. Hayatı sadece pozitif duyguları görerek yaşayacağımız, acısız bir piknik olarak tasavvur, pek çok hayal kırıklığını da beraberinde taşıyacaktır.
Kaza sırrını bilmezsen, makam sahibinin veya servet sahibinin, yani paşanın kapısına düşersin ;insanlardan bir şey beklemeye başlarsın, ümit edersin. Hâlbuki salim bir akıl buna asla tenezzül etmez. Neden? Bilir ki o da ölümlüdür ; bugün makamı varsa yarın yoktur, bugün canı varsa yarın yoktur, nefesi bile emanettir. "Ben bundan ne isteyeyim, ne bekleyeyim, buna ne hacet?" der, haysiyetini muhafaza eder, vakur durur, ağırbaşlı olur, izzetini korur. Dememişler mi ki, "İnsandan istem ; verirse minnet, vermezse zillet. Allah'tan iste ; verirse nimet, vermezse hikmet." İşte Allah ile ilişkiyi bu çerçevede düşünmeli.
"Alışkanlık haline getirmeli bir şey vermeli ; selam vermeli, yol vermeli, sadaka vermeli, güler yüz vermeli... Birinin gönlüne bir sürur, bir neşe kondurduğun zaman ondan fazla sen mutlu olacaksın, emin ol"