Yıllardır kitap okuyorum ve beni en derinden etkileyen kitabın incelemesini nasıl yapacağımı bilmiyorum. Şahsen kitabın sayfalarını en hızlı nasıl çevirebilirim diye düşünmedim desem yalan söylemiş olurum.
Mesleği gazetecilik olan bir kadının Posima adlı bir köye gelmesi ve bunun akabinde kadının baş kahramanız ile tanışıp onunla sohbet etmeye başlaması ile olay başlıyor. Baş kahramanımız bir gece kardeşinin hikayesini anlatmaya başlıyor. Yaşanılan hikayeyi anlatmaya devam etmesi, günlük olayların anlatılması ve diyaloglar ile sanki yakınınızda yaşanılan bir olaymış hissini yaşıyorsunuz. Bir itirafta bulunmak istiyorum kitabı okurken gözlerim doldu, çoğu yerinde.
Kitabı bitirdiğim an gökyüzüne baktığımda kafamda binlerce soru olan benim aslında rahatlamış olduğunu hissettim ve anladım ki okurken aslında kendi içim ile hesaplaşıyormuşum.
Yazımı kitaptan bir alıntı ile bitirmek istiyorum: “Birine sevdalanmak, donmuş bir gölde, nerede ve ne zaman kırılacağını bilmene imkan olmayan ince buzlar üzerinde yürümek anlamına gelmiyor muydu? ”
Muhakkak okunması gereken kitap listelerinde yer alması gerekiyor.
