Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mustafa Adem

Mustafa Adem
@MustafaAdem
49 okur puanı
Ocak 2016 tarihinde katıldı
Ve tabii ki istikrar, istikrarsızlık kadar gösterişli değildir. Mutlulukta, şanssızlığa karşı verilen mücadelenin ihtişamlarından hiçbiri yoktur. Günahla mücadelenin veya ihtiras ya da şüphe nedeniyle ölümüne altüst oluşların görkemini bulamazsınız mutlulukta. Mutluluğun yüce bir yanı yoktur.
Sayfa 220Kitabı okudu
Reklam
Biraz iyiler hastalara, zavallılar daha zavallılara yardım ediyor, iktidarı olanlar değil, iktidarı olmayanlar çare bulacaklar, iyileşmenin sırrını güçlüler değil, güçsüzler bilecektir. Her yerde de böyle olmalıdır, bütün dünyada! Haksızlığa ve ihanete uğramışlar, umutsuzlar ve değeri bilinmeyenler birbirlerine dayanacak, güçlenecek ve çareyi bulacaklardır. "Korkak korkağın elini tutar".
Sayfa 352 - Everst Yayınları Dr. FreundKitabı okudu
Günümüzde korku, insanların hayatında sandığımızdan daha küçük bir rol oynamakta. Korku zamanı artık geride kalmıştır. Savaştan sonraki ilk yıllarda kayboldu. Dünyamızı artık etkisi altında tutan şüpheciliktir! Şüphecilik, ilişkilerimizi parçalar, yaşama duygumuzu zedeler, davranışlarımızı frenleyip engeller. Büyükler birbirine inanmaz. Büyükler, insan değildir. Onlar sadece kavramdır insan için. Birbirinden haberleri olmayan, birbirlerinden şüphe eden ve meslekleri gereği birbirlerinden nefret eden birkaç politikacının temsil ettiği milyonlarca insan için. Hayır, bu kadar büyük kavramları biz bugün düşünemeyiz. Biz sadece küçük kavramlarla düşünmeyi denemeliyiz. İnanın bana, bu tek çıkar yoldur! Daima azınlık olmuştur dünyayı değiştiren. Toplumun sınırları içinde kalanlar başarıya ulaşamaz.
Sayfa 316 - Everst Yayınları Dr. FreundKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir Yoldur Uzar Gider
Rüya ve hayallerle örtülü olmasından mı gelir yoksa bu hayatın tadına doyulmazlığı? Rüyalar aldatıcı, hayaller gerçekten uzak olmuş, ne gam! İnsanoğlu onlarsız, zaruretin pençesinde paramparça olurdu. Hayatın en büyük hazinesidir rüyalarla hayaller. Gene gelsinler öyleyse, hiç eksilmesin hayattaki yerleri! Ve kahrolsun insafsız zaruret, adi kazanç kahrolsun!
Sayfa 232 - Sander Yayınları _ 1973Kitabı okudu
Bir Yoldur Uzar Gider
Ve Apu, gözlerinin yaşını sile sile, babasının ardından yürümeye koyuldu sonunda. İlerle bakalım sevgili çocuk.. İlerle, yol boyunca gözlerinin önüne serilecek olanları bilmeden.. İri doyumsuz gözlerin içsin etrafını çeviren ne varsa.. Yeni yollar deneyen, yeni yerler keşfedenlerden birisin sen de bu sevincinle.. Ve bu isimsiz mutluluğu tatmak için, bütün dünyayı dolaşmak gerekmiyor, hayır! Dün gitmediğim yere, işte bugün ayak basmış oluyorum.. İçine dalıp yıkandığım ırmağı, havası ciğerlerimi dolduran köyü, birisi gelip benden önce de görmüş ya da görmemiş, ne çıkar! Bu bilinmeyen ülke, benim içimde yaşar durur hep; ve o gün o ülkenin o dile gelmez yeniliğini ilk akıl, ilk zeka ve ilk yürekle duyup tadan ben oldum!
Sayfa 135 - Sander Yayınları _ 1973Kitabı okudu
Reklam
Bir Yoldur Uzar Gider
Ve zaman geçiyordu hikayeler anlatarak. Öğle sonrası güneşinin eğik kırmızı ışınları okulun çevresindeki orman düşüyordu. Ekmek ağaçlarının ve incirlerin dallarından sarkan gulança saplarının üzerinde sallanıyor da sallanıyordu kuşlar gagaları havada. Ve okulda, hasırlardan, eski yırtık kitaplardan, topraktan, orakla kesilmiş buruk tütün dumanından yükselen kokular ormanın kokusuna karışarak bir rayiha senfonisi yaratıyordu. Köyün gölgeli yolunda kendi halinde bir köylü çocuğu belirmekte yavaş yavaş. Koltuğunda kitaplar, leke toprağıyla yıkanmış elbiseleri üzerinde, ablasının arkasına takılmış okuldan dönüyor çocuk. İpek misali ince, parlak ve yumuşak saçlarını özenle taramış annesi. İri güzel gözlerinde hep aynı şaşkınlık. Hep aynı garip dünyayı seyretmekten, bir sonsuz hayret ifadesi gelip çökmüş sanki bakışlarına. Ağaçlardan meydana gelen şu ufuk: Dünyada bütün bildiği şey bu işte... Orada yemek yediriyor ona annesi her gün, orada tarıyor saçlarını, ablası orada giydiriyor; ve bu dar sınırların ötesinde, bilinmeyen'in uçsuz bucaksız okyanusu var! Çocuk ruhu ummanın derinliklerine inemiyor henüz.
Sayfa 115 - Sander Yayınları _ 1973Kitabı okudu
Mimarlık ve Felsefe
Muhabbet kusuru örter. Merhametse muhabbetin mahsulüdür. Sevmeyen acıyamaz. Muhabbet duymayan merhamet edemez. Lakin güzellik (hüsn) olmasaydı, muhabbet de olmazdı. Olmayacaktı. Meyl edemeyecektik, temayül gösteremeyecek, arzu dahi duyamayacaktık. Mirasçısı olduğumuz irfan geleneğinin ustaları, güzelliğin olmadığı yerde aşk'tan söz etmeyi de yasaklarlar. Aşk güzelliğin peşinden koşar çünkü. Güzelliği gönülde ara ey talib, ette değil.
Sayfa 141 - Kapı Yayınları 1. Baskı _ 2012Kitabı okudu
Mimarlık ve Felsefe
İyi, güzel, hoş da niçin Feth'in sonuçları üzerinde durulmaz? Yani en son thlilde, fethettik de n'oldu, sorusunun hakkı verilmez? İstanbul'u ne haldeyken aldığımızı, nasıl ve ne surette yaşattığımızı ve son yetmiş seksen sene içinde şu canım beldeyi ne hale getirdiğimizi niçin adam gibi müzakereye açmayız da bu şehri nasıl ve ne zaman fethettiğimizi davul zurnayla kutlamayı marifet sayarız? İslam irfanı, sadece canlılara değil, taşa toprağa da hürmet etmeyi emreder. Oysa biz İstanbul'u diri diri betona gömdük. Hem de başaşağı. Halimiz ortada, İstanbul'u bizden sonrakilere, bize bırakıldığı gibi bırakmıyoruz. İstanbul'a özgü bir irfanı ifade ve temsil etmeyi başaramadık, hakkıyla tecrübe bile etmedik. Şehrin her tarafına bayraklar dikmeyi vatan sevgisinin, minare hoparlörlerinden sonuna kadar açıp sokak ortasında Tanrı'ya kurban sunmayı din sevgisinin tezahürü gibi görüyoruz ama İslam irfanının bize öğrettiği nezahet ve zarafetin ne denli uzağına düştüğümüzü farketmiyoruz bile.
Sayfa 102 - Kapı Yayınları 1. Baskı _ 2012Kitabı okudu
Mimarlık ve Felsefe
Evlerimizde kullandığımız eşya adlarını biraz hatırlamaya çalışalım mı? Tek tek meubles adları, ama önce entré, sonra salon. Karşımızda portmanteau, biraz ilerlersek belki bir canapé, belki bir bergére, muhtemelen bir console, bir comodine, bir étagére, belki de bir chiffoniére, ama muhakkak bir garderobe, bir toilette, masası da yanında, hatta ışıktan koruması gerekirken ışık vermeye başlamış bir abat-jour, anlamı değişmiş bir aspirateur, arabayı garagea çekmeli, ampouleleri yakmalı, vaseya çiçek koymalı, belki de balcona çıkıp antennei düzeltmeli, salonda radioyu açmalı, bu sırada da bagnoya gidip bir douche almalı. Bu sözcüklerin birkaçı İtalyanca, ama çoğu Fransızca. İşte biz, işte ev eşyalarımız! Bilincimizin mekanı ve eşyayı biçimlendirme sorununun kökleri çok derinlerde. Adlandırma sorunu da buradan kaynaklanıyor.
Sayfa 84 - Kapı Yayınları 1. Baskı _ 2012Kitabı okudu
Mimarlık ve Felsefe
Ülke koca bir beton(arme) mezarlık haline geldi. Betondan kollar her yanı sardı; geçmişimizi, evlerimizi, simgelerimizi, hepsinden de önemlisi hayallerimizi.
Sayfa 73 - Kapı Yayınları 1. Baskı _ 2012Kitabı okudu
Reklam
Gogol
Bizim için hangisi daha güçlüdür: Tutku mu, alışkanlık mı? Güçlü atılımlarımız, arzularımız, içimizi yakan bütün o tutkular gençlik yıllarımızın ürünü müdür acaba? Onun için mi öylesine derin ve sarsıcı geliyorlar bize?
Sayfa 26 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 2. Baskı _ 2013Kitabı okudu
Ferhan Şensoy
temizlik var evimizde bilmiyorum bethoven seviyor mu gümüşhaneli fidan hanım ama silip süpürüyor işte bethoven eşliğinde elinde olmayan ekonomik nedenlerle ev özlediği temizliği fakir özlediği evini yaşıyorlar birlikte onsekiz mayıs cumartesi fidan hanım yıkadığı gömlekleri terasa astı bir açıyor bir kapıyor kararsız hava içtiği bir madensel bixi-cola madensel kabını lazım değilse alabilir miyim diyor fidan hanım kumbara yapacakmış çocuklarına al tabii fidan hanım biz onları atıyoruz demek çocuklara kumbara olacak bu salak bixi-cola kutusu vay anasını ikinci boğaz köprüsünün ayağı inşaatı yüzünden gecekondusundan atılıyor fidan hanım ve kocası ve çocukları gerede'ye taşınıyorlarmış oradan çalışmaya gelecekmiş gene de ismi fidan kendi devetabanı kadın...
Sayfa 366 - Bilgi Yayınevi 4. Baskı _ 2014Kitabı okudu
Yaşlı Cato
"Pollux aşkına, ey yaşlılık, beraberinde getirdiğin Diğer sorunlar bir yana, geldiğinde şu bile yeter: İnsan uzun yaşayınca, istemediği ne çok şeyi görüyor!"
Sayfa 15 - İş Bankası Kültür Yay. _ 1 Baskı Mart 2017Kitabı okudu
Don Quijote
Daha iyi söyler belki başkası daha iyi bir mızrapla.
Sayfa 461 - Yapı Kredi Yayınları _ 21. Baskı _ 2016Kitabı okudu
Don Quijote
Gün kendini gösterdiğinde acısı artar Petrus'un, utanır yine de kimseler görmediği halde kendi günahını kendisi gördüğünden, çünkü kendinin görmesi yeter yüce bir gönüle utanmak için, gökyüzü ve toprakla yalnızken bile utanır bir hata işlediğinde.
Sayfa 286 - Yapı Kredi Yayınları _ 21. Baskı 2016Kitabı okudu
92 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.