Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ayten

"Fyodor Dostoyevski, insanın ancak acı çekerek olgunlaşacağını söyler."
Reklam
Hayat ve ölüm, ebedi bir çemberdir. Parçalanır, toprak oluruz, torağımızdan yeni çömlekler, testiler yapılır; ama ölümden sonra yaşamayı sürdürmek konusunda hiçbir şey bilinmez.
"Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa, benimki çok uzakta, karanlık ve pek önemsiz bir şey olmalıdır. Belki de benim hiç yıldızım yok!"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Lakin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan.
Bilincimi yitirmiştim. Sanki ismini eskiden biliyordum. Gözlerinin parıltısına, rengine, kokusuna, hareketlerine öylesine aşina idim ki, ruhlarımız önceki bir hayatta, cisimsiz maddesiz bir alemde karşılaşmış da tek asıldan, tek maddeden oluşmuş, böylece bizim yeniden birleşmemiz adeta kaçınılmaz olmuştu. Ben bu hayatta da onun yanında olmalıydım.
Reklam
...şiddet içeren filmleri izleme süresi ne kadar uzunsa, başka durumlarda şiddetle karşı karşıya kalan kurbanlara acıma duygusu da o kadar azalmaktadır.
Pek çok feminist (ve feminist olmayan kişi), şiddet dolu ve onur kırıcı pornografik yayınların alabildiğine yaygınlaşmasını, cinsel şiddeti kabul edilebilir kılan kültürel ortamı besleyen etkenlerden en önemlisi (ama sadece biri) olarak görüyor.
...uzun zamandır toplanan veriler, üniversite öğrencisi kadınların tecavüze ya da saldırıya uğraması yönünden asıl tehdidi, çalıların arasında gizlenmiş akıl hastalarının değil, tanıdıkları ve flört ettikleri erkeklerin oluşturduğunu, ama bu olağan saldırılara engel olmak için hiçbir önlem alınmadığını gösteriyor.
Kadın bedenine zorla sahip çıkılmasını haklı kılmak için, kadını erkeğin mülkü sayan ve erkeğe göre aşağı bir konuma yerleştiren yasal, toplumsal ve dinsel tanımlar ve cinselliği bir mal değiş tokuşuna indirgeyen görüşlerden destek alınmıştır.
Antropolojik araştırmalar, cinsel şiddetin, kültürel tutumlara, kadınlar ve erkekler arasındaki iktidar ilişkilerine, kadınların içinde yaşadıkları topluluğun erkeklerine göre bulundukları toplumsal ve ekonomik statüye ve toplumdaki öbür şiddet biçimlerinin miktarına bağlı olduğunu gösteriyor.
Reklam
Kadınların göreli ekonomik güçleri arttıkça, yaşadıkları sürece erkekler tarafından dövülmeleri olasılığı düşmektedir. Demek ki, sanayi öncesi toplumlarda ekonomik gücün kadınlara, erkeklerin onlara karşı güç kullanmalarını önleyen bir dokunulmazlık sağladığı söylenebiliyor.
Mesele tecavüz eden üç-beş erkeğin zaafından ibaretse ya da asıl suçlular kadınların kendileriyse, o zaman erkekler neden tecavüzle ilgilensinler ki ! Statü ve iktidarın erkeklere ait olduğu bir toplumda bu ideoloji hiç de şaşırtıcı değildir.
...mahkemede yargılanan genellikle tecavüzcü değil, tecavüz kurbanıdır.
Mahkumlar terapi sırasında verdikleri bilgilerin iyi halden salıverilme söz konusu olduğunda kendilerine karşı kullanılabileceğine inanırlar. Herkesin asıl amacı dışarı çıkmak olduğu için, mahkumlar danışman ve terapistlere daha çok duymak istediklerini söyleme eğilimindedirler. Bizimle görüşürken gönüllü olarak bilgi veren bir mahkum, aynı bilgiyi danışmanına vermeyeceğini sık sık belirtirdi. Bu sebeple, hapishanedeki görevli personel tarafından yürütülen araştırmaların geçerliliği tartışılır.
Dikkatleri kurbanlaştırılmış kadınlar üzerine yoğunlaştırmak, cinsel şiddet içeren erkek dünyası için yeterli bir tehdit de oluşturmamaktadır çünkü erkek cinsel şiddetinin ipucu kadınlarda değildir. Gerçek şu ki; konuyu kadınlar üzerine yoğunlaştırmak, kurbanı suçlamaya ve tecavüzün erkeklerin sorunu olmaktan çok kadınların sorunu olarak algılanmasına yol açabilir.
245 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.