Bütün birlikteliklerimizin, dostluklarımızın temeli ne kadar da güvensiz, soğuk yağmurlar, kötü havalar ne kadar da yakın, her insan ne kadar da yalnız!
Nihayetinde, ruhunun yazı tahtası deneyimlerle dolduğunda, varoluşu hor görmeyecek ve ondan nefret etmeyecektir ama sevmeyecektir de, kâh sevincin kâh hüznün gözüyle onun üzerinde olacak, doğa gibi kâh yaza kâh güze meyledecektir.
İnsanın sevmeyi öğrenmesi gerekir, iyi biri olmayı öğrenmesi gerekir, hem de gençliğinden itibaren... Aynı şekilde layıkıyla nefret edebilmek için nefretin de öğrenilmesi ve beslenmesi gerekir.
Yüzyılımızda hedefimizi dış dünyayı keşfe ayırdık. Bu keşifler şehvet ve arzularımızın kabarmasına ve sonuç olarak da daha fazla endişeye, sarsıntıya ve üzüntüye neden oldu. Çünkü dış dünyayı keşfederken iç dünyamızdan olduk.