Anna çıkartıp eline aldığı eldivenle oynayarak:
-Bence… bence ne kadar baş varsa o kadar da akıl olduğuna göre, ne kadar kalp varsa bir o kadar da aşk türü vardır, -dedi.
Zira ilmin kaynağı zekâ, amelinki ise iradedir. İrade terbiyesinin hakkiyle mahsul verebilmesi için ona erken başlamak lazımdır. İtiyatlar kökleştikten ve huylar iyice yerleştikten sonra bu terbiye gayet güçleşmekte ve mahsul vermek için bir Eyüp sabrı istemektedir.
Sünneti terketmenin yokluğa mahkûm olmak demek olduğunu, son peygamberin yoluna girmeden hiçbir bilginin, şifa temin eden hiçbir doğrunun kavranılamayacağı bilinmelidir.
“İlginç bir çağda yaşıyoruz” diye başlıyor konuşmasına yazar. Devam ediyor: “İlginç” dediysem bunu her günkü alışılmış anlamıyla söylemedim. İlginç kelimesinin benim dilimde buruk, kekre bir anlamı var, bu kelimeyi tıpkı çok eski zamanların Çinlileri gibi kullanıyorum: Eski Çin’de bir bilge kişi düşmanına ağzının payını vermek üzere bir bedduada bulunmak isterse, şöyle dermiş yalnızca: İlginç bir çağda yaşayasın! Çünkü Çinliler ahlaki heyecanların ve siyasi depremlerin hüküm sürdüğü ilginç çağlarda hayatın iyi ve güzel taraflarının gürültüye gideceğini, eriyip unufak olacağını bilirlermiş.
Düşünce alanında sahtekârlar uzun süre tutunamazlar. Çünkü derinliği olmayan düşünceler kendilerini ayakta tutabilmek için kaba düşünen insanlara muhtaçtırlar.
Düşmanını kurtarmayı öngörmek, sanatı bile geride bırakan bir yüce duygunun, sınırları geniş bir umudun erleri tarafından, gaza erleri tarafından yüklenebilir üstünlükte bir anlayıştır. Bereket budur.