Her şey, herkes Kozmik dansın dansçısıdır. Sizler, ben, bir bitkinin yaprağı ya da bir bilgisayarın devreleri, hepimiz. Dolayısıyla, evrendeki herhangi bir varlığı bizden bazı farklılıklar gösterdiği için küçümsemek, kendimizi küçümsemek olur.
Tele, uzak, uzaktan etkileme gibi anlamlar içerir. Klasik tiyatroda amaç, oyuncuların bir oyunu yorumlayarak seyirciyide katartik bir etki(duyguların boşalma)yaratmasıdır. Dolayısıyla katarsis, oyuncunun değil seyircinin hakkıdır. Oyunun ve oyuncusunun, izleyenlerin duygusal dünyası üzerinde tanımlanması kolay olmayan bazı etkiler yaratmaları beklenir. Bu etki izleyicinin duygusal dünyasını kendisi fark etmeksizin zenginleştirir, kendilerini daha yabancı insanlar, bir gösteriyi izledikten sonra yaşadıklarını düşünceye dönüştürerek kendilerini onun duygusal etkisine yabancılaştırmaya çalışırlar.
Yaşamı kendimize bir takım kesin çizgilerle ısmarlayamayacağımızı kabul etmişsek, telaşa kapılmayıp satranç oyununu bundan böyle fırtınanın bizi götürdüğü yerde sürdürebiliriz. Orada yenilirsek, bu bir yenilgi değil, deneyim olur.
Gelecek düz bir çizgi üzerinde art arda çizilen olaylar şeklinde tasarlanamayacağı için. Düz çizgi üzerinde tasarılar geliştirebiliriz, ama yola çıkıldığı andan itibaren geleceğin bizimle satranç oynamaya başlayacağını da hesaba katarak. Yolumuzda ilerlerken karşılaşı verdiğimiz bir fırtına paniğe kapılmamıza neden olabilir.
Turistin, önceden yapılan düzenlemelere rağmen zaman zaman karşılaştığı engeller, olmaması gereken durumlar olarak algılanır ve yakınma konusu edilir, seyyahın karşılaştığı zorluklar ise yola çıkışının amacıdır.
İnsan olmak adlı kitabının ilk basımının ardından bir dostum, kitabın kendisine ait kopyasını bana imzalatmak istemişti. Kitabın çeşitli yerlerinde oklar çıkarılarak ikimizin de tanıdığı bazı kişileri isimlerinin yazıldığını fark ettim, kendim de dahil. Yani hepimize tanılar koymuş kendince. Dayanamayıp sormuştum: “peki sen kitabının neresindesin?“ Cevap gelmedi tabii, ona göre kitapta kendisinden başka herkes vardı anlaşılan.
Zaten düzenli olmak gibi bir gayreti de hiç olmamıştı. İşinize yaradığı müddetçe çalıştığınız yerin nasıl olduğu mühim değildir. Evinizi genişletmenize ya da çok para harcamanıza da gerek yok, tek ihtiyacınız yalnız kalmayı başarmak ve üretkenliğinizi pekiştirecek rahatlığı sağlamak.
Dertleşme türünde beraberliklerde insanlar birbirlerini yalnızca siyahlarını paylaşmak için ararlar, birlikte yaşam üretmezler. Yaşam üretmek, insanın karşısındaki insana ilişkin hissettiklerini algılayıp yaşayabilmesi, yaşadıklarını karşısındakine hissettirbilmesi ve ona yaşattıklarını, onun yaşadıklarını hissetmeye çalışmasını içerir. Yani ilişkiyi yaşarken duygu tepkileri verebilmesini tanımlar, karşısındaki insana kendisi ile ilgili bir bülten okuyup, bir başka zamanda da onun bültenini dinlemeyi değil.
Duygu yükü içeren sorunlar, kavramların ardına gizlenerek yapılan müzakerelerle çözümlenemez. Böyle bir durumda müzakere de müzakere olmaktan çıkacağından, tarafların birbirinin yüreğine ulaşabilmeleri mümkün olabilir. Çünkü zaten ilişkilerdeki sorunlar ilişkisizlikten kaynaklanır.