Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Venüs

Venüs
@Notre_Dame
1 Nisan 1998
19 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Arzu dolu ruhun coşkusuyla uzun süre beslenen onca umut, bir gün içinde yıkılıp gitti!!
Reklam
Bir gün, en dokunaklı ağıtı, henüz körpe olan kökleri aile toprağında sadece sert çakıl taşları ile karşılaşan, ilk yeşil yaprakları kim dolu ellerle parçalanan, açmak üzere olan çiçekleri kırağı ile donan ruhların sessizce katlandığı ıstırapların tasvirini, gözyaşları ile beslenen hangi yetenekli yazarı borçlu olacağız? Dudaklara acı bir memeyi emen ve gülümsemeleri acımasız bir bakışın kavurucu ateşi ile yitip giden çocuğun kederini bize hangi şair anlatacak?
Ruhumun ücra köşelerinde, tıpkı sakin havalarda fark edilen ve fırtına dalgalarının parçalar halinde kumsala fırlattığı o kabuklu deniz ürünleri gibi, gömülmüş, dokunaklı anılarım var.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yüreğinde, kendilerini başlatmak için benimkilere muhtaç olan sırların mı var?
Reklam
"Soruyu o soruyu sormasına neden olan şeyi bilmeyecek kadar cehalet içindeki kişi sorar."
"Böylece, aşkta mükemmel olmayı diliyorsanız, o halde bu görevi yerine getirmek, aşkta karşınızdaki kişiyi bütün kusurları ve zaaflarıyla olduğu gibi sevmek için gayret edin; onu olduğu gibi sevin, biraz değiştiğinde, sizi artık sevmediğinde ya da belki ilgisizce dönüp gittiğinde ya da bir başkasını sevmeye başladığında, onu sevin, olduğu gibi, size ihanet edip, sizi görmezden geldiğinde bile." Bu konuda Kierkegaard'a katılıyor musunuz?
"İnsan yalnız başkaları için değil, kendisi için de bir gizemdir. Kendimi inceliyorum ve sıkılınca, zaman geçsin diye bir puro yakıyorum; düşünüyorum: Tanrı benimle ne demek istedi ya da benden ne yapmak istiyor? Bunu yalnızca O biliyor.”
“Kuş gibi, zambak da sessiz. Orada durur ve solarken bozmaz sessizliğini. Masum bir çocuk gibi, duygularını gizleyemez. Gizlemesi de gerekmez. Gizleyememesi şansınadır, çünkü bu ustalık pahalıya mal olur. Duygularını gizleyemez, renginin değişmesini engelleyemez ve bu değişim ötekilerin onun hafif hafif solmasından zaten anlamış olduğu şeyi, yani acı çektiğini eleverebilir. Zambak sessiz kalır. (...) Sessizlik kuştan ve zambaktan öğrenebileceğiniz bir şeydir.""
Reklam
Sevgi; tüketen bir şey halini almışsa, artık yaratıcı olamayacaksa hiçbir şekilde, sevginin taraflarından birisi bu sevgi ilişkisinden zarar görecekse ve bu sevgi onun için bütün yaşamına sirayet edecek kötü bir miras olacaksa, bundan vazgeçmek gerekebilir.
"Kuş susar ve acı çeker. Kalbi ne denli ağrırsa ağırsın sessizliğini bozmaz. Çölün ve yabanın kederli ağıtları bile sona erer. Üç kez içini çeker, sonra susar, sonra üç kez daha içini çeker. Ama çoğunlukla sessizdir, ne olduğunu söylemez, sızlanmaz, kimseyi suçlamaz, içini çeker ve yine susar. Sessizlikten patlayacaktır sanki, bu yüzden içini çeker, sessiz kalabilmek için. Kuş acıdan muaf değildir ama sessiz kuş sessiz kalarak kendini acıya dayanmayı daha da zorlaştıran şeyden, başkalarının yanlış müdahalesinden muaf tutar; acıyı çekmeyi uzatan şey acıdan bahsedip durmaktır çünkü; acı çekmeyi acıdan beter hale getiren, kahır ve sabırsızlık günahlarıdır. İşte bunun kuştan yana düzmece bir tevazu olduğunu, başkalarının yanında susarken içinden Tanrı'yı ve başkalarını suçlayıp haline ağlaştığını sanmayın. Hayır, kuş susup acı çekiyor. Ah, ama insanlar bunu yapmıyor. O halde neden insan acısı bunca korkunç görünüyor kuşunkine kıyasla? Sırf insanlar konuşabildiği için olmasın bu? Hayır, sebep bu değil, aslında konuşmak bir avantaj. Sebep, insanların susmayi bir türlü becerememesi."
Ne olacak? Gelecek ne getirecek? Bilmiyorum, hiçbir fikrim yok. Bir örümcek, sabit bir noktadan hedefinin un içine doğru seğirtirken, önünde daimi bir boşluk görür, ayak basacak yer bulamadığı bir boşluk, ne kadar çırpınırsa çırpınsın. Ben de bu durumdayım; önümde daimi bir boşluk, beni ileriye doğru güdüleyen şey, arkamda yatan bir netice, bu hayat geriye dönük ve korkunç, tahammül edilir gibi değil."
"Hayat nasıl da boş ve anlamsız. Birini defnediyorsunuz; toprağa yolcu ediyorsunuz, üzerine üç kürek toprak atıyorsunuz; faytonla gidip, faytonla eve dönüyorsunuz; önünüzde uzun bir hayat var diye kendi kendinizi avutuyorsunuz. 7x10 yıl ne kadar uzun ki? Neden her şeyi bir kerede halletmiyorsunuz, niçin orada kalıp, birlikte mezara girmiyor, felaketin kime çarpacağına dair kura çekmiyorsunuz, bir evvel ölenin üzerine üç kürek toprak atacak son yaşayan kişi olmak için?"
Estetik aşama, bütünüyle bir haz ve doyum yaşamını ifade ediyordu ki burada insan iyi ve kötü kategorilerine dair muhakemeden oldukça uzaktı; ve sadece kendisine neyin zevk vereceği ile ilgileniyordu - ki bu bir bakıma Epikürist bir yaşamdı. Kierkegaard'nun üç aşaması arasında, en ilkel olanı buydu ve bir diğer aşamaya geçmek zorunlu olmadığından, insan yaşamı boyunca bu aşamada kalabilirdi.
102 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.