Az önce patronu tarafından azarlanmış kırk yaşında bir adam çöker gibi oturdu kaldırıma. Yüzü kıpkırmızı, gözleri yaşarmış. Sayıklar gibi tekrar ediyor; çocuklar olmasa, çocuklar olmasa, çocuklar olmasa. Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer hayal edilebilecek en acı gurbettir. Sanki köşeden çıkıp gelecek Necatigil. Çökecek adamın yanına. Tok bir sesle mırıldanacak kalan her şeyi.
"Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı."