Kitap tıpkı Yeraltından Notlar gibi yorucu ama anlamlıydı. O dönemde Fransa'da oldukça popüler olan giyotine tepki olarak yazıldı. Özellikle kitap kadar beni kitabın önsözü de etkiledi.
Bir idam mahkumunun yaşadıkları, hissettikleri ve pişmanlıklarını anlatıyordu Hugo. İnsanların kafasında sürekli "yarım saniyelik bir acı" diye geçen kafa kesme olayı aslında o kadar da kısa değildi. Düşününki altı hafta bunun tutsaklığını yaşıyorsunuz. Böyle demek kolay olabilir ama mental anlamda katlanılacak gibi değildi kitapta.
İdam mahkumuyla asla ama asla empati kuaramayız. Altı hafta sonra öleceğini hatta öldürüleceğini bilen bir adamla empati kurabilir misiniz?
Dili çok sade, herkesin okuyabileceği bir kitap olduğunu düşünüyorum. Beni ne fazla sıktı, ne de seller sular gibi akıp gitti. Kitaba konu olan esin kaynağı ise, yazarın 14 yaşında bir kas hastalığına yakalandığında bir atla kurduğu dostluktu. Kitapta bu atın biyografisi anlatlıyordu ama kitap otobiyografi tadında çünkü at kendi yaşamını kendi ağzından anlatıyor.
Kitap bize anlamlı mesajlar veriyordu. Bunlar şu şekildeydi;
1- Sevgi: Hayvanlara şefkatle yaklaştığında onlardan daha iyi verim alabilirsin. Hatta bununla ilgili bir Netflix belgeseli de vardı. Adı Connected olan bu belgeselin ilk bölümünde daha mutlu olan domuzların etinin tadının daha güzel olduğu söyleniyordu.
2- Cahillik ve öfke: Cahil ve öfkeli insanlar hiçbir zaman mutlu olamayacak ve etrafındakilere zarar vermeye başlayacaklardır. Burada da bu öfkenin atlar üzerindeki etkisini gördük.
3- Atlar: Son olarak atlara yapılan gereksiz eziyetler anlatılıyordu. Gerçi o dönemde araç olarak atlar kullanılıyordu ama bu onlara zarar verebilecekleri anlamına da gelmiyordu. Yazar atlara takılan mengene kayışın gereksiz olduğu ve hayvanların canını yaktığını anlatıyordu.
Siyah İnciAnna Sewell · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20168,7bin okunma
Siyah Lale yine Monte Cristo Kontu ve Üç Silahşor gibi mükemmel bir Dumas kitabıydı. Diğer iki kitabına nazaran bu kitap bana daha yakın geldi.
Kitabın anlatmak istediği bence ancak bu şekilde özetlenebilirdi:
Kıskançlık= Boxtel
Nankörlük + cahillik= Grypus
Güzellik + fedakarlık= Rosa
Ve tabii ki kararlılık= Cornelis
Boxtel'in kıskançlığını görünce Dostoyevski'nin Beyaz Geceler kitabındaki şu sözü hatırladım: "Kıskançlık affı olmayan bir tutkudur. Dahası felaketin ta kendisidir." Dostoyevski bu lafı tam da Boxtel'e kondurmuş.
Siyah LaleAlexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202113,9bin okunma