Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Raskolnikov
Raskolnikov
@Okan1473
İnşaat Mühendisi
Lisans
Bolu
Bolu
158 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Öncelikle belirtmek isterim ki yazarın tüm yetişkin kitaplarını okudum, müzesinde 1 saat sıra bekledim, bir imza gününe denk gelsem de tanışsam diye sabırsızlanıyorum. O nedenle objektif de olamayabilirim. Zira sadece kitaplarını değil, sosyal medyada paylaştığı fotoğraf altı yazılarını da hayata bakış açısını da çok seviyorum. Gelelim kitaba.
Yazarı Nietzsche,Tolstoy,Freud gibi dönemin ünlü isimleriyle olan aşk ilişkilerinden dolayı zaten merak ediyorum. Daha doğrusu bu dehaları kendine aşık eden bir kadının yazdıklarını merak ediyordum. Bu kitapta erkek-kadın ilişkilerinde erkek ve kadın taraflarını detaylıca incelemiş. Kendisi de bu konuda belli ki baya bir kafa yormuş ve belirli bir uzmanlık edinmiş. Hatta bu kitaptan sonra şöyle düşünmeye başladım edindiği bu uzmanlıkla da bu isimleri etkilemiş olabilir. Tabii yaşadığı dönemde bir kadının bunları yapıyor olması da erkekleri etkilemiş olabilir. Velhasıl yazarın kalemini beğendim, beklediğimin üstünde bir akıcılık ve ayakları yere basan olay örgüsüne sahip bir anlatımı vardı.
Yazılış tekniği olarak çok garip bir kitap. Soldaki sayfa erkeğin günlüğünü sağdaki sayfa kadının günlüğünü içeriyor. Ben önce sağ tarafta bulunan sayfaları art arda okudum, daha sonra sol taraftakileri. Böyle konu bütünlüğü çok daha sağlam kalıyor öbür türlü kadın-erkek hikayesi birbirine karışıp anlaşılmaz hale gelebilir. Kitap çok güzel bir aşk hikayesi barındırıyor. İki aşık ve aşıklardan birinin kardeşiyle birlikte 3 kişilik bir aşk bu. Kitabın verdikleri beni fazlasıyla tatmin etti. Özellikle yazım şekli ayrıca hoşuma gitti. Yazarın diğer kitaplarını da deneme isteği uyandırdı.
Okur Takip Önerileri
Nehlüdov isimli karakterin geçmişte yaptığı bir hatadan dolayı yaşamını nasıl değiştirdiğini aktaran bir roman. Kitapta yazar Rus toplumunu, Rus mahkumları ve hapishaneleri, adalet ve hukuk kavramının insan oğlunun elinde nasıl insana zararlı, topluma faydasız hale geldiğini anlatıyor. Adalet ve işlenen suçlara verilen cezalar hakkında hayata bakış açımı değiştirdi diyebilirim. Akıcılığı ve yazarın anlatmak istedikleri ile birlikte tavsiye edebileceğim bir kitap.
Yazarın, yazdığı kitaplar arasında bir tek bunu okumamıştım. Diğer kitaplarını da severek okumuş bu kitaba da belirli bir beklentiyle başlamıştım. Bu beklenti sosyal medya ve TV dizilerinden dolayı değil yazara ait okuduğum kitaplardan kaynaklıydı. Ki diziyi de izlemedim, beklenti oluşturmasın diye sosyal medyada bakmadım bile. Ancak kitap neredeyse tamamen hayal dünyasında, konu bütünlüğü ve olay örgüsü de olmayınca okura tutunacak bir dal bırakmıyor. Çok zor okudum 1 aydan fazla sürdü, yarım bırakmamak için çok direndim zar zor bitirdim. Okuması zor bir kitap tavsiye etmiyorum.
İçinde yazarın tüm öykü ve romanlarını barındıran bu cilt diğer yayınevlerine göre daha faydalı duruyor. Yazarın okuduğum ilk kitabı. Uzun zamandır da okumak istiyordum. Hem adının Rus edebiyatında sıkça geçmesinden hem de "Yüzbaşının Kızı yazılmasaydı Savaş ve Barış yazılamazdı" tezinden ötürü büyük bir merak duyuyordum. Bence bu tez doğrudur. Bir savaşı, savaşın ortasındaki kişilerin hayatlarına odaklanarak anlatmak sanırım bu romanla mümkün oldu. Kitaptaki bir çok öyküyü beğendim. Tabii tüm eserlerin bir arada olması sebebiyle çıraklık dönemi eserlerine de rastlayabiliyorsunuz ama kötü olduğunu söyleyemem. Sadece Erzurum anılarından rahatsız oldum. Beklentim ülkemden, insanlarımdan ve şehirlerimden güzel bir şekilde bahsedilmesiydi. Ancak övgü yerine bolca yergi vardı. Hatta yazar şöyle diyor "X ilinin ücra bir bakkalında kolaylıkla ulaşabileceğiniz bir ürün Erzurum'da çok büyük bir servet harcanarak dahi bulunamaz". Tabii ki bunları okumak kolay değil ancak yazarın veya benim ne kadar objektif bakabildiğini hiçbir zaman bilemeyeceğim. Toparlayacak olursam akıcı, güzel öyküler barındıran, tipik bir Rus edebiyatı ürünü. Okunması tavsiyemdir.
Savaş ve Barış'da Tolstoy, bu kitabın Fransız İhtilalinin sebeplerinden biri olduğunu söyler. Tolstoy ve kamuoyunun bu kitaba verdiği değere bakarak uzun zamandır okumak istiyordum bu ay nasip oldu. Daha ilk paragrafta başladım okuduklarımın altını çizmeye, kitap bitene kadar da devam etti. Öyle bilgiler ve fikirler edindim ki, bu kitabı okumadan önce politika konuştuğum insanlardan özür dilemek istiyorum. Bu kitabı okumayan bir insanın politika konuşması, dinleyen için tamamen zaman kaybı ve zulüm. Bu kitaptan görüp ülkeme yorumladığım şeylerde hayretler içerisinde kalarak "bunu insanlara böyle anlatabilirdim" dediğim çok yer oldu. Kitabın her bölümünde Atatürk'e saygım ve hayranlığım bambaşka seviyelere çıktı. Bu kitabı ilerleyen yıllarda bir defter ve kalemle okumayı çok istiyorum. Altını çizmek yetmiyor, not alıp çıkarımlar yapmak kitabı daha keyifli hale getirecektir eminim. Son olarak okuyacak kişilere şunu söyleyebilirim eğer daha önce Roma İmparatorluğu tarihini okumadıysanız belirli bir bölümden sonra zorlanabilirsiniz. Consullar, Tribunlar, Comitialar vb. sıkça anılıyor durup bunları öğrenmek için hem zaman kaybediyorsunuz hem konuyu unutuyorsunuz. Öğrenmeden bilmeden okuyup geçmek de kitabın bu bölümlerini okumadan atlamakla aynı şey. En azından Cicero ve Catilinayı bilmek öğrenmek lazım. En nihayetinde özetleyecek olursam kitabın bir devre etki etmesinin, dilinin ve anlatımının anlaşılır olması, içerdiği bilgi ve görüşlerin başarısı sebebiyle muhakkak okunması taraftarıyım.
Körlük kitabının ardından gaza gelip bunu da okumak istedim. Devamı niteliğinde olduğu söyleniyordu. Elbette hikayeler bir noktada kesişiyordu ancak kesinlikle devamı niteliğinde değil daha çok başka bir kitap niteliğindeydi. Kitap boyunca yaşadığım hüsranda iki kitabı da aynı yazar mı yazmış sorusu yatıyordu. Kitabı okuyanların geneli bu tepkileri vermiş zaten. Evet aynı yazar yazmış fakat okurlar genellikle farklı şeyler almış. Körlük ve Görmek, her iki kitapta da toplum düzenini eleştiren büyük aforizmalar mevcut. Körlük kitabında konu seçimi bunu akıcı bir şekilde okura aktarırken, Görmek kitabında konu seçimi ve yazarın ilk kitaba olan güveniyle daha fazla toplum eleştirisi yapma isteği kitabın akıcılığına set çekmiş. Haliyle bu kadar çok toplum eleştirisi okurken, bir yandan da hikayenin devam etmeye çalışmasını okurken insan sıkılıyor. Satış fazla olsun düşüncesiyle bir yerde Körlük kitabına bağlama isteği sebebiyle (bu bağlantıyı kitap boyunca sabırsızlıkla bekledim) konudan uzaklaşılmış. Verilmek istenen mesaj tam anlamıyla verilememiş, üstelik tatminsiz bir şekilde iki kitap birbirine bağlanmış. Tüm bunların birleşimiyle şunu söyleyebilirim ; eğer Körlük kitabını okudunuz ve çok etkilendiniz bu kitabı da okumak istiyorsanız, şahsi fikrim okumayın. Yazar da kitap da zihninizde güzel bir anı olarak kalsın. Diğer kitaplarını okumadım ama yazarın diğer kitaplarını okursanız daha hoş vakit geçirirsiniz diye düşünüyorum.
Ölümcül Kimlikler ve Çivisi Çıkmış Dünya'dan sonra yazarın üçüncü yakın siyasi tarih deneme kitabı. Çivisi Çıkmış Dünya'da bulunan birçok konunun bu kitapta da aktarılmasına rağmen (Mısır Lideri Nasr ve 6 gün Savaşları vb.) bu kitapta bolca yazarın yorumları hakimdi. Bu konuda bir araştırma yapmadım ama sanırım 1967-Arap Bozgunu ve 1979-Felaketler Senesi tespitini ilk kendisi yaptı ve bunun verdiği heyecanla yazdı bu kitabı. Kitap bu iki ana eksende ilerliyor ancak ben daha az yorum daha çok bilgi beklediğim için kısmen hüsrana uğradım. Okuyacakların bu kitabın bolca Maalouf yorumu içerdiğini bilmesi gerekir.
Hasan Ali Toptaşın birbirinden farklı yazım türleriyle yazdığı kitaplardan Kuşlar Yasına Gider'e daha çok benziyordu. Hikayenin ayakları yere basıyordu dersem daha kolay anlaşılır. Askerlikle alakalı kısımlar o kadar gerçek ki kendi askerliğimi düşünmeden edemedim. Ayrıca birbirinden farklı zamanlarda yaşanmış olayları birbirine bağlama konusunda ki ustalık muazzamdı. Bunları ya rüyayla ya da bir anıyla birleştirerek konu bütünlüğü sağlamış oldu. Bazı anlarda niye bu anlatıyor diye düşünsem de sonradan o konunun önemini öğrenince evet onu orada anlatmasa olmazmış dedim. Yazım tekniği ile beni çok etkiledi. Kitabın son 50 sayfasını nasıl bir hızla okuduğumu bilmiyorum. Çok akıcı, her daim sizi içinde tutan bir kitap. Tavsiye ederim.
Nobel Edebiyat Ödülü alması ve kıymetli siyasetçimiz Bülent Ecevit'in çevirmesi sebebiyle hevesle başladığım bir kitaptı. Ancak bu kitaba mı vermişler Nobel Ödülünü diye sorgularken buldum kendimi sık sık.
Kitapta geçen "Kürdistan" kelimesi ve "ne Tanrı uluydu artık ne krallar" cümlesini basmasını Everest yayınevine yakıştıramadım. Kitap peşmerge ideolojisini romantize etmek üzerine kurulmuş bir masal kitabıydı. Verebildiğim en düşük puanı verdim.
Deneme olması sebebiyle biraz çekinerek başladım. Ancak yakın tarihi de akıcı bir şekilde anlatması sebebiyle çok beğendim. Tarih anlatımının bitip kişisel düşüncelere yer verilen kısımlara geçildiğinde doğal olarak tempo düştü. Odaklanma zorlukları yaşadım ama yine de çok güzel, çok değerli bir kitap. Amin Maalouf'un bir Orta Doğulu Fransız olması Türkiye'den bahsederken beni heyecanlandırıyor. Zira Batı'nın aramızdaki kültürel ve dinsel farklılıklar nedeniyle çok ciddiye alamadığım ülkem hakkındaki görüşlerini Amin Maalouf aracılığıyla ciddiye alabildim. Atatürk hakkında yazdıkları ile gurur duydum gerçekten. Toparlayacak olursam beğendiğim ve tavsiye edebileceğim bir kitap.
En sevdiğim yazar olan Dostoyevskiyi en çok kitabını okuduğum Zweigdan okumak çok keyifli oldu. Kitabın %62 si Dostoyevskiyi, geri kalan kısım yarı yarıya Balzac ve Dickensı anlatıyor. Üç yazarı hiç bu kadar derinlemesine analiz edememiştim. Neredeyse her yazdığına hakikaten he tepkisini verdim. Ancak tüm bunların yanında ne kadar okunabilir bir kitap olduğu merak edilecektir, ki ben bu merakla başladım. Okumak biraz zor. Odaklanma istiyor. Zaten üç büyük ustayı incelerken kimse akıcılık beklemesin.
Okuduğum ilk Haruki kitabı. Kütüphanemde atıl halde beklerken boş vaktim olması sebebiyle şimdi okumazsam bir daha okuyamam kaygısıyla aldım elime. Ağır ve sıkıcı bir kitap bekliyordum. Aksine bir sonraki sayfayı daima merak ettiğim, inanılmaz akıcı bir gençlik kitabı çıktı. İçinde çok fazla erotizm olması nedeniyle okurken ne gerek var ki bu kadar detaya diye düşünmeden edemiyorsunuz. Nagasava karakteri kitaptaki en dikkat çekici karakterdi bana göre. Vatanabeyle olan arkadaşlığı çok hoşuma gitti. Aşk üçgeninde ki inişler çıkışlar bir solukta okunuyor zaten. Kitabı ilk bitirdiğimde çabuk bitirmemin de etkisiyle çok güzel bir kitap okudum diye düşündüm. Biraz üzerine düşündükten sonra akıcılığının çok fazla etkisi altında kaldığıma karar verdim. Akıcı bir gençlik kitabından fazlasını vaad etmiyor. Bunu bilerek okumanızda fayda var. 8 vermemin en büyük sebebi daha az veremeyeceğim kadar akıcı olması elim daha az vermeye gitmiyor objektif olamıyorum.
