Gece vakti büyük bir şehre girdiğimde karanlıkta kümelenmiş bütün o evlerin her birinin içlerinde kendi sırlarını barındırdıklarını düşünürüm, her bir evin her bir odasında ayrı bir sır vardır ve bunların içlerinde çarpan her bir yürek de hemen yanı başındaki yüreğin bile bilmediği ayrı bir sır taşır içinde!
… Dahası, elli-altmış metre ötede geçir töreni yapan papaz sürüsüne saygı gösterisinde bulunmak için yağmurun altında diz çökmedi diye bir gencin ellerini kesmek, kerpetenle dilini koparmak ve bedenini diri diri yakmak gibi Hristiyan rahiplerin rehberliğinde gerçekleşen kimi insancıl hareketlerle kendini eğlendiriyordu.
Herkes her şeye dilediği kadar zaman ayırıyordu. Çünkü artık bol bol zamanları vardı.
Ama pek çok kimse bütün bunları aslında kime borçlu olduklarını asla öğrenemedi ve bir göz kırpmadı kadar süren an içinde kendilerine neler olduğunu asla anlayamadı. Hoş, belki de bilseler bile inanmazlardı. Bunu bilen ve buna inanan yalnızca Momo'nun dostları ve arkadaşları oldu.
"İnsan caddenin tamamina bakip hemen bir karara varmamalı. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli bir adım sonrasını düşünmeli, bir adım , sonra derin bir nefes, sonra bir süpürge. İşte o zaman hayat zevkli olur. Önemli
olan işini iyi yapmaktır. Öyle de olmalı.”
Soğuk içine işledi ve kendini tüm bu eşyaların ortasında bir yabancı gibi hissetti.
Bu yatakta kimler uyumuş, koltukta kimler oturmuştu; ağlamaklı bir halde baktığı aynaya daha önce kimlerin bakmış olduğunu düşündü.
Hiç bilmedigi bir ülkedeki bir yabancı gibi içi korkuyla doldu; hiçbir şey onun için tanıdık değildi ve bu duygu içini buz gibi bir havayla doldurdu.
Karanlıkta ışığın parlyor.
Bilmiyorum, nereden geliyor.
Çok yakındaymış gibi görünüyor,
Oysa o kadar uzak ki.
Adını bile bilmiyorum,
Ama ne olursan ol;
Parla, parla küçük yıldız!
(Eski bir Irlanda çocuk şarkısından)