Zaman kavramı etrafında şekillenen ve zamanımızı değerli kılmak için sürekli didinerek çabalıyor oluşumuzu eleştiren bir kitap. Benim farkındalığımın artmasına vesile oldu. Tavsiye ederim.
“Oysa zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti.” diyerek en önemli mesajı veriyor bence . Düşünüyor insan ; gün içinde yüreğimle hissederek yaşadığım kaç dakikaya sahibim ? Yada var mı hissederek yaşadığım anlarım?
Küreselleşme ile birlikte çılgınca tüketen bir toplum olma yolunda ilerliyoruz. Sürekli çalışıp,didiniyor ve bunun karşılığında tüketiyoruz. Aslında farketmeden bu süreçte kendimiz tükeniyoruz. Herşeyi yüzeysel ve hızlı yaşıyoruz. Muhabbet etmeye, sevdiklerimize sarılmaya, ailemizle vakit geçirmeye , dostlarımızla dertleşmeye, yoldan geçerken etrafımızda ne olup gittiğini görmeye , bir çiçeği koklamaya bile vakit bulamıyoruz.
Müstakil evlerimizi, mahallelerimizi terkedip spor salonunu, havuzunu, cafesini,marketini içinde barındıran rezidanslara yerleşiyoruz.
Dolaylı-dolaysız bu yaşayıştan en büyük darbeyi ilişkilerimiz alıyor. Zamandan, enerjiden tasarruf etmek için ebeveynlerimizi huzurevine gönderiyor, çocuklarımız teknolojik aletlere maruz bırakıyoruz. İlişkilerimizi online yaşıyoruz.
insanın derinlikleri olduğu gerçeğini unutuyoruz. Bu derinlikle yüzleşmekten itina ile kaçınıyoruz. Çünkü zaman ve emek harcamak istemiyoruz, bunun yerine ilişkilerimizi tüketip yeni ilişkiler kurmayı seçiyoruz. Kazandığımızı zannederken çok büyük kaybettiğimizi anlamıyoruz. Kendimizden uzaklaşıyoruz...