Bir hayatta kendimizi köşeye kısılmış hissettiğimizde, hüznün, trajedinin, başarısızlığın ya da korkunun tek bir varoluşun ürünü olduğunu düşünmek çok kolay. Yalnızca yaşamanın değil belli bir şekilde yaşamanın sonucu olduğunu düşünmek. Demek istediğim acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu biri olmadan öbürünün de olamayacağını tabiki farklı düzeylerde ve miktarlarda ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar.
"İstemek" dedi ölçülü bir sesle, ilginç bir sözcüktür. Yoksunluğu anlatır. Bazen o boşluğu başka bir şeyle doldururuz ve ilk baştaki istek bütünüyle kaybolur. Belki de senin sorunun istemek değil, yoksun olmak.
Çoktandır kafamı kurcalayan bir şey var. Niçin insanlar birbirine karşı açık yürekli davranmıyorlar? Neden en iyi insan bile karşısındakinden bir şeyler gizliyor, bütün düşündüklerini söylemiyor? Sözlerimizin yabana atılmadığını bildiğimiz zamanlar bile neden içimizden geçenleri olduğu gibi söylemiyoruz?
Nedense herkes olduğundan sert görünmek istiyor.
Duygularını hemen açığa vurursa altta kalacakmış, küçük düşürülecekmiş gibi bir korkuya kapılıyor.