Sarı saman kağıtlara karalanmiş radyo tefrikalarini dinliyorum bu ara.Gece, nihavent aşkların gölgesinde demlenmiş çay tadinda kekre biraz.Düşündükçe çok karatlı bir keyif sarıyor ruhumu...Boğazın gerdanliğini sariyorum düşlerime .Eğilip "sine" sinden öpüyorum yandançarkliyi.Düşlerim diyorum kulağına... düşlerim sana emanet yandançarkli....
...parmak uçlarımdan sökülüyor acılarım.Zaman, ismi kayıtlarda kalmış naaş kayıtsızlığında sessiz. Boşluk kendi içinde büyütüyor kendini. Yokluk kavramının manası değişiyor usulca.Acısal bir dönüşüm arifesinde kan bayramına yatıyor nefesimin yangısı.Hiçlik mertebesinde yok olmanın teslimiyeti hafifletiyor avuçlarımı.giderken kana buladığın kaldırımlarda boğuluyorum...
Yıllar sonra...
Son ada vapurunda balık simidine değer de yüreğin,ellerin sızlar. Dalga kıranlar kırılır gözlerinde , susarsın. Lal olur dilin denizlere. Sonra iki damla süzülür gözlerinden masaya "iki kelime gibi". ah.... keşke...
Yarının kalır geriye ,bir de anların... Mevsimler zamanın en uzun gecesini kollarken köşe başlarında, gözlerindeki hüznün sağanaklarında vururlursun bir vakit .bırakırsın zaman geçer kendinden ...artık yarası kalır geriye...bir de anısı....